Ana içeriğe atla

Toplumsal bir iz düşüm olarak Gresham Yasası!

A ltın ve gümüş sikkelerin birlikte kullanıldığı zamanlarda insanlar altın olanı saklamış, gümüş olanı harcamış. Neden? Çünkü insanların değerli olanı elde tutması, değersiz olanı ise elden çıkarması oldukça rasyonel bir davranış.  İşte rasyonel olan bu davranışı, 16.yy’da İ ngiltere'de Kraliçe I. Elizabeth'in mali danışmanı olan Sir Thomas Gresham,   “kötü para, iyi parayı kovar” ifadesiyle ekonomik bir yasaya dönüştürmüştür. Gresham yasası, yazılı (nominal) değerleri a ynı fakat külçe değerleri farklı iki paradan, külçe değeri yüksek olan paranın piyasadan (dolaşımdan) çekilmesidir. Nominal değer ve külçe değeri ne demektir? Örneğin bir madeni paranın üzerinde “5 TL” yazıyorsa bu onun nominal değeridir. Külçe değeri ise paranın yapıldığı metalin (altın, gümüş, bakır, nikel vs.) piyasa değeridir. Yani parayı eritip sadece metal olarak sattığınızda elde edeceğiniz değerdir. Örneğin elinizde iki adet 5 TL’lik madeni para var. Biri gümüşten, diğeri nikelden yapılmış olsun. İki...

Sayıların Süper Kahramanı: Aritmetik Ortalama

Ortalama, çoğu kişi için dört işlem bilgisi gerektiren bir denklemdir. Ancak ortalama kavramını açıklamak, hesaplamak kadar kolay değildir. Çünkü salt matematiksel bir işlemden ziyade ortalama kavramının çok daha farklı belirlenimleri söz konusudur. Ortalama;

bir orta nokta mıdır?

ne çok ne de az olan bir denge seviyesi midir?

sıklık bakımından en çok gözlenen midir? 

kabaca tahmin edilen bir ölçü müdür?

iki şeyin arasında olan mıdır?

Ortalama kavramının tarihsel köklerine indiğimizde ilkin İskenderiye’li Öklid ve onun Elemanları isimli eseriyle karşılaşmaktayız. Çünkü Öklid’in Elemanları eserinde orta değer, orta orantı (geometrik ortalama) üzerine önermeler bulunmaktadır. Diğer taraftan Antik Yunan filozofu Aristoteles Nikomakhos’a Etik isimli eserinde erdemlerin yapısı üzerinden bir kavram olarak ortalamanın, ortanın felsefesini yapmıştır ve ‘bize göre ortalama’ ile ‘matematiksel ortalama’ üzerine bir ayrımda bulunmuştur.

Diğer taraftan aritmetik, geometrik ve harmonik ortalama söylemleri arasındaki ayrımları düşünmek oldukça yararlıdır. Çünkü aritmetik ortalama ile harmonik ya da geometrik ortalama aynı şey değildir. Bugün yaygın olarak “average” sözcüğüyle kastedilen ölçümlerin aritmetik ortalamasıdır. Türkçe’ye çevirisi ortalama olarak yapılan “mean” ile “average” olan İngilizce sözcüklerinin tarihte aynı anlamı ifade etmediğini görürüz. Bugün her ne kadar mean ile average sözcükleri eş anlamlı olarak kullanılsa da işin aslı öyle değildir. Dilsel köklere indiğimizde İngilizce “mean” sözcüğü middle (orta) ve istatistiksel bir terim olan median (ortanca) terimlerinden türemiştir. Middle sözcüğünün kökü ise Latinceden “medium” sözcüğüne dayanmaktadır. “Average” sözcüğünün ise 1558’li yıllarda İngiltere’de I. Elizabeth zamanında “gemiyle taşınan malların hasar görmesi sonucunda alıcı ve satıcı arasında gider veya zararın eşit dağılımını”  ifade etmek amacıyla kullanıldığını görmekteyiz. Dolayısıyla 15. yüzyıllarda “ortalama” kavramı, bir tür eşitsizlik problemine işaret etmektedir. Tam bu noktada şunu söylemek yanlış olmayacaktır: Doğada birbirine eşit olmayan ölçümler pekâlâ vardır, ancak bu eşitsizlikleri eşit kılmanın bir yolu, aritmetik ortalamadır!

***

ü  Türkiye’de beklenen yaşam süresi, 78 yıldır.

ü 2019 yılı İnsani gelişim raporuna göre 25 yaş ve üzerindeki bireylerin ortalama eğitim süresi 8 yıldır.

ü Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı araştırmaya göre günde 6 saat televizyon izliyoruz, 3 saat internete giriyoruz ancak kitap okumaya sadece 1 dakika ayırıyoruz.

ü Dünyada kişi başına yapılan kitap harcaması 1.3 dolar, Türkiye’de ise çeyrek dolar (25 sent)dır.

ü 15 yaş ve üzerindeki bireylerin kültür ve eğlence amacıyla müzik ve sahne sanatları faaliyetlerine bir ayda ayrılan ortalama süre 25 dakikadır.   

ü IMF raporuna göre 2017 yılında gelişmekte olan ülkelerin milli geliri 11 bin 760 dolardır.

Bu ifadelerin benzerlerini zaman zaman TV haberlerinde duyuyoruz ya da sosyal medyanın kaynaklarında okuyoruzdur. Yukarıdaki ifadelerin her biri bize -açıkça ifade edilmemiş olsa bile “ortalama” kavramına ilişkin bir bilgi sağlamaktadır. Bu bilgi kimi zaman yaklaşık olarak beklenen bir değeri, kimi zaman sıklıkların en fazlasını, kimi zaman da merkezi bir yığılım noktasını ifade etmektedir.

Bir ölçüm kümesindeki nicel ölçümlerin toplanıp, toplamın ölçüm sayısına bölünmesi sonucunda elde edilen değere “a r i t m e t i k   o r t a l a m a ” denir.

Aritmetik ortalama, tanımı gereği ölçme sonuçlarının toplamını gerektirdiği için en az iki ölçme sonucu olmak durumundadır. Dahası toplama işleminin, nicel ölçme sonuçları üzerinde yapıldığında anlamlı olduğu unutulmamalıdır. Sınıflama ya da sıralama düzeyindeki kategorik ölçümler için “aritmetik ortalama” istatistiğinin hesaplanması, özü gereği bir anlam ifade etmemektedir.  Örneğin ölçülen nitelik cinsiyet olsun. Kız ve erkek olan ölçme sonuçları, kategorik sınıflama düzeyindedir. 15 kız öğrenci ile 25 erkek öğrencinin ortalaması cebirsel bir işlem olarak (15+25)/2=20 eder. Ancak bu ölçüm kümesinin ortalaması ya 20 kız ya da 20 erkek öğrencidir söylemi, işin özü gereği doğru olmayacaktır. Aritmetik ortalamanın tanımına dikkat edilirse, aritmetik ortalama doğrudan bir ölçme sonucu değildir, ölçüm kümesindeki tüm ölçümlerden elde edilen noktasal bir değerdir. 

X üzerinde yatay çizgi olan bu sembol ( ) aritmetik ortalama işleminin kabul görmüş istatistiksel gösterimidir. Aritmetik ortalamanın elde ediliş işlemini şu şekilde sembolize ederiz:

X sembolü, ölçüm kümesindeki ölçme sonuçlarının her birini ifade etmektedir. N, ölçüm sayısının sembolik gösterimidir. ∑ simgesi ise veri setindeki ölçümlerin toplanacağının ifadesidir.

∑, , X, N, = ve  / olmak üzere toplam 6 adet sembol bize şunu söyler: Aritmetik ortalama, ölçme sonuçlarının toplamının, toplanan ölçüm sayısına bölünmesi işlemine eşittir.

Boşluksuz 92 karakterden ya da11 sözcük ve 1 cümleden oluşan bir dili, tasarruf yaparak 6 karakterli bir dile indirgemiş olduk. Bir başka deyişle, 92 karakterle ifade edilen bir düşünceyi 6 karakterle ifade edilen bir düşünce sistemine eş değer de tutmuş olduk. Yani, gündelik bir dili, matematiğin diliyle ifade etmiş olduk. Matematik bir düşünce sistemidir. Her düşünce sisteminin de bir dili vardır. Şimdi aritmetik ortalama işleminin elde edilişine bir örnek verelim.

6 bireyin boy uzunlukları 170, 164, 178, 162, 174 ve 158 cm olarak ölçülmüş olsun. Bu ölçme sonuçları toplanıp, toplam değer ölçüm sayısına bölünürse “aritmetik ortalama değeri” elde edilmiş olacaktır. Aritmetik ortalamanın hesaplanması, bir tür toplama ve bölme işlemi yapabilme bilgisidir. 

A.O= (170+164+178+162+174+158)/ 6 =167,67

İstatistiğin Asi Çocukları!

Uç değer, sıralanmış ölçümlerin en küçük veya en yüksek değerli ölçme sonucudur. Dolayısıyla ölçümlerin uçtaki değerleri iki tanedir: biri en küçük değerli ölçme sonucu; diğeri en büyük değerli ölçme sonucudur.

Uç değerlerin bir norma veya ölçümlerin dağılımına göre beklenenin üzerinde veya altında bir değerde bulunması ise “aşırı uç değer” olarak adlandırılır. Uç değer ile aşırı uç değer arasındaki kavramsal farka dikkat ediniz. 

Örneğin, farklı uzunluklardaki iplerin her birinin yaklaşık olarak tam ortasının bulunması, özünde orta değerin bulunmasıdır. Fakat başka bir açıdan da aritmetik ortalama işlemidir.  Ölçümlerin uç (en düşük ve en yüksek) değerlerinin bilinmesi durumunda, öteki ölçümleri hiç bilmesek de, hiç ölçmeksek de ölçümlerin orta değerini aritmetik ortalama işleminden yararlanarak elde ederiz. Bunun adı, beklenen aritmetik ortalamadır. Örneğin 10 ile 90 puan arasında değişen puanların orta noktası, bir başka deyişle orta değeri, 50 puandır. Yani 50 puan, hem 10 hem de 90 puanına eşit uzaklıkta bulunan bir orta noktadır. Bu örnekten şu çıkarımı rahatlıkla yapmak mümkündür, en düşük ve en yüksek ölçümlerden veya uç değerlerden elde edilen aritmetik ortalama, aynı zamanda hem beklenen aritmetik ortalama hem de orta değeridir.

Pratikte ölçme sonuçlarının aritmetik ortalaması, bir değer olarak, en küçük ve en büyük ölçme sonuçları arasında bir değerde olmak zorundadır. Bir başka deyişle, aritmetik ortalama en küçük ölçme sonucundan daha küçük; en yüksek ölçme sonucundan da daha büyük olamaz.

Nicel ölçümlerin bulunduğu bir ölçüm kümesinde, ölçümlerin uç değerlerinden ortanca ve tepe değer istatistiği etkilenmez. Ancak, aritmetik ortalama, uçlardaki ölçümlerin değerlerinden bilhassa en çok etkilenen bir istatistiktir. Nasıl yani? Anlamak için aşağıda verilen ölçümlerin tepe değerini, ortancasını ve ortalamasını hesaplayalım.

Birey no

Ölçme sonucu (kg)

001

55

002

60

003

60

004

60

005

65

006

72

007

72

008

75

009

155

9 bireyin kütlelerine ilişkin ölçümlerin tepe değeri 60 kg; ortanca değeri 65 kg, aritmetik ortalaması 74,89 kg’dır. Veri setinin uçlarındaki değerler 55 kg ve 155 kg’dır. Fakat 155 kg aynı zamanda aşırı uç bir değerdir ve aritmetik ortalamayı kendine doğru çekmektedir. Bu ölçümler, 25 yaşındaki sporcular üzerinde elde edildiği için 155 kg gibi bir ölçme sonucu beklenen kütle normunun üstündedir. 155 kg olan uç değerin, 60 olması durumunda ölçümlerin aritmetik ortalaması 64,33 kg olacaktır. Bu örnekte, 155 kg ölçümünün olması aritmetik ortalamayı 155’e doğru çekmiştir. Dolayısıyla bir veri setinde aşırı uç değerin mevcudiyeti dikkatle incelenmeli, araştırma nesnesine, ölçüm sayısına ve ölçümün niteliğine bağlı olarak değerlendirilmelidir. Aşırı uç değer(ler), veri setinden ayıklandıktan sonra aritmetik ortalama istatistiği hesaplanmalıdır dense de bunun adı, gerçeği çarpıtmaktır. Burada önemsenmesi gereken öncelikli husus uç değerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığıdır.  Örneğin 7-10 yaş arasındaki çocukların boy uzunlukları ölçülmüş olsun ve boy uzunlukları 109 ile 172 cm arasında değişkenlik göstermiş olsun. Ölçüm ile ölçülenin mutabakatı var mı yok mu sorgulanmalıdır. 7-10 yaş grubunda 109 cm ve172 cm ölçümleri, ölçümlerin iki uç değeridir. Peki, bu uç değerler, aşırı uç değer midir? Karar vermek için önce bu uç değerlerin, gerçeğin bir parçası olup olmadığı araştırılmalıdır. 7-10 yaş grubundaki çocukların boy uzunluğu normu 109-150 cm arasında değişkenlik gösterdiği bilgisine dayanarak ölçüm setindeki 172 cm aşırı bir uç değerdir ve gerçeği yansıtmamaktadır. İşte bir uç değerin gerçeği yansıtmaması durumunda ölçümün ölçüm setinden çıkarılması uygundur.

Örneğin 10 kişiden oluşan bir arkadaş grubunun aylık kazançları TL cinsinden tabloda gösterilmiş olsun. Bu gruptaki kişilerin kazançları 2340 TL ile 25000 TL arasında değişkenlik göstermektedir. Bir bakıma ölçümlerin hipotetik uç değerleri 2340 TL ve 25000 TL’dir. Ölçümlerin aritmetik ortalaması, [(2340+2340+2340+2500+2340+2340+2340+2340+2340+25000)/10]=  4622 TL’dir.

Kişi no

Gelir (TL)

 

Bu durumda bu arkadaş grubunun ortalama aylık kazancı, 4622 TL’dir. Bir bakıma 10 kişinin her biri için aylık kazanç 4122 TL’ye eşitlenmiş oldu. Bireylerin aylık kazançlarına tablodan bakınız. 9 kişinin aylık kazancı birbirlerine çok benzer değil mi? Ancak 25000 TL diğerlerinden oldukça ayrık. Bu ölçümü, uç değer olarak atfedip ölçüm setinden çıkarıp aritmetik ortalama hesaplandığında gerçeği yamultmaya başladık demektir. İlkin, 10 kişilik arkadaş grubu, 9 kişiye indirgenmiş oldu. 9 kişinin kazanç ortalaması 2358 TL’dir.

1

2340

2

2340

3

2340

4

2500

5

2340

6

2340

7

2340

8

2340

9

2340

10

25000

Peki, başlangıçta ilan ettiğimiz 10 kişiden oluşan arkadaş grubunun aylık kazanç ortalaması 2358 TL denebilir mi? Hayır. Dahası bazı meslek grupları için 25000 TL’lik aylık kazanç olağandır ve kazanç normunun dışında değildir. Misal 25000 TL’lik kazanca sahip kişi, bir doktor olabilir. Ölçümlerin birbirine daha çok benzeştiği küçük fakat gerçeklikle bağı bulunan uç değerli örneklemlerde, uç değerler budanmamalıdır. Peki, ne yapılabilir? Bu ölçüm kümesi için tepe değer ve ortanca istatistiği, aritmetik ortalamaya nispetle bilgi verme gücü daha yüksektir. Bu 10 kişilik arkadaş grubunun kazanç ortancası, 2340 TL’dir. Ölçümlerin tepe değeri 2340 TL’dir.  Bir başka deyişle kişilerin %80’inin (8’inin) aylık kazancı, 2340 TL’dir.  Buna mukabil, bu arkadaş grubunun kazanç ortalaması 4622 TL’dir.  Ortanca değer ile Aritmetik ortalama arasındaki fark 2282 TL’dir. Aritmetik ortalamaya göre gerçekte 9 kişinin aylık kazancını, 2282 TL artırılırken gruptaki bir kişinin aylık kazancını da 20378 TL azaltmış olduk. Böylece eşit olmayan ölçümleri eşit kılmış olduk.

Okumak için güzel bir gün, okumaya devam et.

Eğitimde yeni putumuz: STEM

Eğitim; ne derseniz deyin bir piyasa artık. Uşakları var, köleleri var ve bir de sahipleri. Özellikle eğitimcilerin eliyle piyasaya sunulan “eğitim modeli tarifelerini”, reform adıyla  ithal edilen uygulamaları bir düşünelim mi?   Yapılandırmacı öğretim modeli ile başlayan 'yeniye' olan hevesimiz sayesinde işbirlikçi öğrenme, proje temeli, beyin temelli, aktif öğrenme, performans değerlendirme, alternatif(!) ölçme ve değerlendirme araçları gibi kavramlarla coşup taşmadık mı? Hatırlamadınız mı? Eğitimde öğretmen mi aktifti öğrenci mi aktifti daha buna karar verememişken yahut ölçme ve değerlendirme araçları ile süreci mi sonucu mu ölçüyorduk buna nokta koyamamışken öğrencilerimizin ellerine tablet tutuşturmadık mı? Sonra olmadı bu deyip tabletleri alıp sınıflara akıllı tahtalar kondurmadık mı? Bir anda bilgi iletişim teknolojileri (BİT) kavramıyla karşı karşıya kalmadık mı? Sahi bu BİT’in eğitimdeki maksadı neydi? Yoksa araç mıydı amaç mıydı? Off offf. Çok kafam k...

Bilimsel eleştiri olmayınca kişisel tavsiyelerle bilim yapılır mı?

Söz konusu olan bilim ise b eğenilerimiz, tercihlerimiz veya alışkanlıklarımız “bilimsel bir eleştiri” niteliği taşır mı?  Hayatta taşımaz. Olsa olsa bunun adı öneridir, tavsiyedir. Mesleki ve kişisel yaşantımda tesadüf ettiğim durumun (birazdan anlatacağım) sıklığı o kadar arttı ki sessiz kalamayacağım daha fazla. Şöyle izah etmeye çalışayım. Örneğin çoban salatası yapacaksınız. Malzemesi bellidir. Domates, salatalık, biber, kuru soğan, maydanoz, tuz, sıvı yağ ve limon. Malzemeyi ister elinde doğra; ister robotta. İster sürmene bıçağı kullan; ister çin malı bir bıçak. Fark eder mi? Doğrama işlemi olduktan sonra hiç de fark etmez. Eğer çoban salatası yapacaksanız sebzeleri doğramanın bir usulü vardır. O usûl de parçaların küçük olmasıdır. Hangi doğrama aracını kullanırsanız kullanın, esas olan sebze parçalarının büyüklüğüdür. Salatalıkları halka halka, domatesleri yarım ay şeklinde doğrarsanız şayet bunun adı olmaz çoban salata, olur size söğüş salata. Usûlü yani yolu-yöntemi, ç...

Öğretmenler gününün şerefi haysiyetine bu yazı...

Öğretmen kimdir? Nedir, nasıl bir şeydir? Öğretmen, anne midir yoksa baba mıdır? Kitap mıdır, rehber midir? Usta mıdır, rol-model midir? Dahası nasılsınız? *** Kitaplardan okudum, yaşayarak öğrendim. Birey, doğduğu andan itibaren öğrenen ve deneyimleyenmiş. Birey, doğası gereği, çevresini gözler ve izlermiş; çevresindekileri taklit ve tekrar edermiş. Hepimiz için böyledir bu işler. Sosyal öğrenmenin kuramcısı Albert Bandura da ifade eder ki bizler, doğrudan tecrübe etmediğimiz ancak çevremizdeki bireylerin tecrübelerinden de öğrenebilen canlılarız. İyi ki kimi acı tecrübeleri yaşamadan öğrenen canlılarız.  Asla tecrübe etmek istemediğimiz davranışları,  b aşkalarının davranışlarının sonuçlarını gözlemleyerek öğreniyoruz, ne mutlu bize! Kimi durumda, tanıdığımız ya da tanışık olduğumuz kişilerden kendimize örnek davranışlar ve düşünceler  seçiyoruz ve öğreniyoruz. Kimi öğrenmelerimiz içgüdüsellikten, kimisi var olma, yaşamda kalma gayemizden. Kimi öğrenmelerimiz d...

Hayatıma matematik girmez olaydın...

Sizlerle yaşadığım yere ilişkin bir uydu haritası göstermek istiyorum. Bu harita üzerinden sorularıma cevaplar arıyorum. Bilenlerden hatta icra makamlarından bilgilerini rica ediyorum. Şimdilik masumiyet karinesi sebebiyle okul isimlerini, mahalle, il, ilçe bilgilerini paylaşmıyorum. İlgili, bilgili ve yetkili kimselerin benimle temas etmesi durumunda yerin açık adres bilgisini elbette verebilirim. Şimdi arkamıza yaslanalım ve bir süre haritaya bakalım. Kuşları göremeyeceksiniz ama ağaçları görebilirsiniz. Hatta içinizdeki çocuğu öldürmemişseniz karıncaları, uçuşan kavak polenlerini dahi görebilirsiniz. Bahar da geldi, bahçede oynayan çocukları yoksa göremediniz mi hâlâ? Neyse bu kadar romantizm yeter bize! Gerçeklere dönelim şimdi. Yukarıdaki uydu haritasında görülen yer, benim yaşadığım yere, evime çok yakındır. Uydudan işaretlediğim yerin çevresi 755 metredir. Fotoğrafa bakıyorum ve işaretlediğim yerin şekline yamuk deyiveriyorum. Yani, yamuğumuzun çevresi 755 metre ...

Eğitim, okulun bahçesinde başlar.

Bedeni, ruhu eğitmeden yahut eğitim kurumlarında bedene ve ruha (duyguya) mekân yaratmadan "akıl eğitimi" nafile bir çaba olarak kalmaya -ne yazık ki- devam edecek. Okul bahçelerine bakın. Orada ne ruh (sanat-estetik) ne de beden (eğitimi) kalmıştır. Okul bahçeleri pek çoğumuz için artık sadece tören alanlarından daha fazlası değildir. Söylemek zorundayım; eksiltilmiş mekânlarda, aklın eğitimi de yarımdır, tamamlanmamıştır. Şimdi sorarım çiçekler, sadece seyirlikse okul bahçeleri kimin içindir? Bedenimizi, duygularımızı keşfedemiyoruz; bedenimize, duygularımıza hâkim olamıyoruz? Bedenimize ve ruhumuza egemen olamadığımız için bilge insan da olamıyoruz.   Bedenimizi keşfetmeden aklı keşfetmek! Nasıl olur? Bedenini, ruhunu keşfetmeyen aklını nasıl keşfeder? Sınıflarımızı akıllı tahtalarla donattık ama okul bahçelerimizi göz ardı ettik? Niye? Burada söylemek istediğim okul bahçelerimizin metrekare cinsinden yüzölçümünün kaç olduğu değildir. Söylemek istediğim okul bahçel...

Yeni kurumlara köklü değişiklikler

Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitime Giriş Sınavı (ALES) hakkında başta YÖK’ün duyurusunu ve haber kaynaklarından bir kaçını aşağıda belirtiyorum. Doğrusu haber metinlerini okuduğumda köklü değişiklik algımızın bilhassa kullanılan dil sayesinde artık yüzeysel bırakıldığını düşünmeye başladım. Bugün (20.09.2018) buraya Yeni Ekonomi Programının (YEP) "yenisini" de koyabiliriz. Düşündüğüm konu yapılan değişikliklerin ne kadar köklü olduğudur? Yapılan bir değişikliğin köklü olması ne demektir, nasıl bir şeydir “köklü” olmak? Köklü olmak kökü olan bir durumu bildiriyorsa şayet, 2-3 yıl sonra tekrar bir değişiklik yapılması durumunu nasıl açıklayacağız? Köklü olan usul ve esaslarda, yönetmeliklerde bir zaman sonra bir değişiklik yapmıyor muyuz? Yapıyoruz. Yapmak durumundayız, çağ değişiyor ne de olsa. Köklü olmak, kalıcı olmak değil midir? Öyledir. Kalıcıysa, esaslıysa bir uygulama 3-5 yıl sonra tekrar köklü adıyla değişiklik yapmak nasıl bir şeydir? Bir şey ...

Suit odalı postmodern kongreler...

Sınıf yönetimi ile ilgili ders kitabımın sıradaki okuma konusu "lider öğretmenin özellikleri". Mecburen okuyorum. Lider öğretmen(?). Kulağa ne hoş geliyor. Bir dakika diyorum, geriye sarıyorum hafızamı. Şimdi bildiğimiz 'öğretmenin' yanında bir de 'lider öğretmen' mi varmış? Vay başımıza gelenler. Ne demektir lider öğretmen? Peki, ö ğretmen ne demektir? Benim bildiğim öğretmen, öğretmendir. Bir kavramın başına bir sıfat kondurarak berikinin içi boşaltılıp diğeri doldurulamaz, Romalı efendiler. İşini yapan öğretmen vardır, bir de yapmayan vardır. Resim öğretmeni vardır, sınıf öğretmeni vardır, İngilizce öğretmeni vardır...vs. Öğretmene, lider öğretmen kavramını giydirmek zorlama, yahu! Tüketilecek kavramlar hanesine +1 lütfen. Onca işimiz varken n e gerek vardı? Uyduruk-kıvrık, eğilmiş-bükülmüş kavramların çoğalması ve yayılması için en uygun ortamların atmosfer basıncında düzenlenen post modern kongrelerin, seminerlerin, panellerin, atöl...

Araştırmanın T-ADI

Bu yazının yazılma amacı, araştıran, sorgulayan ve çözümleyici bir duruş sergileyen ya da sergileyeme cesaret edemeyen bireylerin kanatlarını daha güçlü çırpabilmelerine vesile olabilmektir. Görülen o ki kalıplaşmış önyargılar, bilgisizliğin gösterişli teşhiri, temellendirilmemiş bilgilere olan bağlılık ve otoriteye teslimiyet davranışlarımıza, düşüncelerimize yahut kavrayışımıza fazlasıyla etki etmektedir. Niyetim, okuyucuya aç gözlerini, bak yüreğine demektir. Şimdi tüm bildiklerimizi unutalım ve masamıza “araştırma” sözcüğünü yatıralım. Türk Dil Kurumunun (TDK) güncel Türkçe sözlüğüne bakalım,  araştırma sözcüğü ne demekmiş? Araştırma sözcüğünün ilk ve yaygın anlamı araştırmak işi, araştırı, istikşaf, taharri, tetkik tir. İkinci bir anlamı daha var o da, bilim ve sanatla ilgili olarak yapılan yöntemli çalışma, araştırı dır .  Güncel sözlükle yetinmeyelim. Araştırma sözcüğünü bir de terim olarak ele alalım ve TDK’nin terimler sözlüğüne bakalım. Araştırma sözcüğü b...

Fındık ve Soru Piyasalarında Yüksek Beklentilere Karşın Düşen Memnuniyetler

LGS, YKS, KPSS gibi ulusal ve merkezi olarak yapılan seçme ve yerleştirme sınavlarının mahiyeti ve bu sınavlara atfedilen önem dikkate alındığında sınavlara hazırlık süreci düşünmeye değerdir. Her sene LGS sonuçları açıklandığında sosyal medyada dolaşıma sokulan bu fotoğrafla birlikte belirtilen görüşler, eğitim sistemimizin çarpıklığını yüzümüze vurur da vurur. Merkezi sınavlara atfedilen önem -belki de yanlış algılama- nedeniyle eğitim-öğretim hizmetleri ziyadesiyle sakatlanır. Bu sakatlığa X kuşağı da Y kuşağı da Z kuşağı da maruz kalır. Eğitim sistemimiz, uzun zamandır test ve tost tartışmalarına sıkışmıştır. Özel dersler, okul sonrası kurslar, destekleme ve yetiştirme kursları, deneme sınavları, onlarca soru bankası kitapları… Sonuç; öğrenci mutsuz, öğretmen mutsuz, ebeveyn mutsuz. Bu kadar çok çalışmaya zaman ayırıp (sorular çözdürülüp) nasıl verimsiz/mutsuz olunabiliyordu acaba? İktisattın temel kavramlarını eğitime aktarılarak bu soruya cevap vermeye çalışılalım. Daha doğ...

Eleştirdiğini bari sen hiç yapma.

Sorularım var. İnsanlar ne kadar samimidir? İnsanlar, yasalara, kurallara ne derece uymaktadırlar? İnsanlar, kurallara saygı duyup gereğini yapmaktalar mı? Gelin, cevabı siz verin. Olay yeri, arabalar, ağaçlar tamamen gerçektir. Tarih 10 Eylül 2017. Batıkent Hüseyin Tek Parkı. Bu park, yalnızca itfaiye ve ambulans araçlarına açık olup 'normal şartlarda herkesin okuduğunu anladığı ortamlarda' araç trafiğine kapalı bir alandır. Parkın girişinde, trafik uyarı işaretleri mevcut olup parkın iki ucuna taştan bloklar konmuştur. Aslında trafik uyarı işaretini gören medeni insanlar için taştan bloklara dahi gereksinim duyulmaz ama bizde trafik uyarı işaretlerine rağmen ve hatta parkın tam karşısında açık otopark bulunmasına rağmen kural tanımayanlarımız yüzünden taştan bloklarla otomobil girişlerine engel olunmaya çalışılmaktadır. Parka çıkan ara sokaklardan parkın içine girip park etmeye hevesli mahalle sakinlerimiz yok mu, tabi ki var. Fotoğrafta gördüğünüz gibi yeşil alan olan par...