A ltın ve gümüş sikkelerin birlikte kullanıldığı zamanlarda insanlar altın olanı saklamış, gümüş olanı harcamış. Neden? Çünkü insanların değerli olanı elde tutması, değersiz olanı ise elden çıkarması oldukça rasyonel bir davranış. İşte rasyonel olan bu davranışı, 16.yy’da İ ngiltere'de Kraliçe I. Elizabeth'in mali danışmanı olan Sir Thomas Gresham, “kötü para, iyi parayı kovar” ifadesiyle ekonomik bir yasaya dönüştürmüştür. Gresham yasası, yazılı (nominal) değerleri a ynı fakat külçe değerleri farklı iki paradan, külçe değeri yüksek olan paranın piyasadan (dolaşımdan) çekilmesidir. Nominal değer ve külçe değeri ne demektir? Örneğin bir madeni paranın üzerinde “5 TL” yazıyorsa bu onun nominal değeridir. Külçe değeri ise paranın yapıldığı metalin (altın, gümüş, bakır, nikel vs.) piyasa değeridir. Yani parayı eritip sadece metal olarak sattığınızda elde edeceğiniz değerdir. Örneğin elinizde iki adet 5 TL’lik madeni para var. Biri gümüşten, diğeri nikelden yapılmış olsun. İki...
Kadınlar -küresel olarak- üst düzey yöneticilik alanında yetersiz seviyede temsil ediliyorlar
ve üst düzey yöneticilik pozisyonlarının yalnızca % 22’sinde yer alıyorlar (İGR,
2015). Yöneticilik ve yüksek kazanç konusunda dünya ülkelerindeki gözlenen genel
eğilimin, maalesef kadınlardan çok erkeklere hak görülmüş olduğudur. Buna rağmen kusurlu olan bakış açımızdır, kadınlara pozitif ayrımcılık yapılması söylemleridir. Bu söylem, çözüm kümesinin elemalarından biri dahi olamaz. Üst düzey pozisyonlarda görev almada, ücret
politikalarında veya iş gücü piyasalarında kadına yönelik pozitif ayrımcılık yapılmasından
ziyade bakış açımız, liyakat kavramının yörüngesinde olmalıdır.
2008 yılında, OECD
tarafından yapılan uluslararası öğrenme öğretme anketinin (TALIS) sonuç
raporuna göre ülkemizde eğitim kurumlarında görev yapan okul
müdürlerinin sadece yüzde 8,9’unun kadın olduğu ifade edilmiştir. Aynı
araştırmaya katılan OECD ülkelerinde kadın müdürlerinin oranı ise % 44,6 olduğu
belirtilmiştir. Oransal bu farkın özellikle eğitim kurumlarında
gözlenmiş olmasına dikkatinizi çekerim.
2014 yılında Türkiye’de parlamentodaki
kadın milletvekili oranı % 14,4; 2016 ve 2017 yılında ise bu oran % 14,7’dir.
Diğer taraftan kabinedeki kadın bakan oranı 2016 yılında % 3,7 iken 2017
yılında bu oran %7,4 olmuştur. Bir başka
deyişle kabinedeki kadın bakan sayısı 1 iken 2 kadın olmuştur. TUİK’in istatistiklerine
göre ülkemizde şirketlerde üst düzey
ve orta kademe yönetici pozisyonundaki kadın oranı 2015 yılında % 14,4 ve 2016
yılında % 16,7’dir. 2016 yılı için 15-24 yaş arası genç işsizlik oranı
kadınlarda %23,7 erkeklerde % 17,4'tür. Genç işsizlik oranı kadınlar arasında
daha fazladır. Ülkemizde 15 yaş ve üzerinde olup istihdam edilen erkeklerin
oranı %65,1, kadınların oranı %28’dir. İşveren
olarak çalışanların % 1,3’ü kadın % 6’sı erkektir. Kendi hesabına çalışanların
%8,8’i kadın %20’si erkektir.
2017 yılı için 16-74 yaş aralığındaki kadın bireylerinz % 57,7’si erkeklerin % 73’8’i
internet kullanmaktadır.
Sadece ülkemizde değil 2015 yılı insani gelişme raporuna göre dünyada
cinsiyet eşitsizliğinin mevcudiyeti hala söz konusudur. Bu rapora göre kadınlar küresel
olarak çalışma dünyasında erkeklerden % 24 daha az kazanıyorlar ve idari
pozisyonlarda ve yöneticilik pozisyonlarında % 25 daha az bulunuyorlar.
Kadınlar ulusal parlamentolarda ise hala yalnızca % 22 oranında milletvekili
seçilebiliyorlar. Yıl oldu 2018 ve önümüzdeki yıllarda kadınların yalnızca
eğitim alanında değil politika, ekonomi, hukuk, sağlık gibi alanlarda da erkeklerle
oransal olarak eşitliğinin sağlanması noktasında çözümler üretebilir olmalıyız. Şu bir bulgudur ki ülkemiz için eğitim durumuna göre işgücüne
katılım oranları incelendiğinde, kadınların eğitim düzeyi yükseldikçe işgücüne
daha fazla katıldıkları gözlenmiştir.
Ders içeriklerinde, öğretim programlarında temel ilkelerde ifade edilen cinsiyete göre fırsat eşitliğinin bir değer olarak ifade edilmesine rağmen bunun pratiğinin olmadığı hem ayandır hem beyandır.
Ders içeriklerinde, öğretim programlarında temel ilkelerde ifade edilen cinsiyete göre fırsat eşitliğinin bir değer olarak ifade edilmesine rağmen bunun pratiğinin olmadığı hem ayandır hem beyandır.
2017 yılı için IMF kaynaklarına göre ortalama kişi başına düşen milli gelir (USD) sıralamasında Kanada
42.210 dolar ile 18.sırada iken ülkemizin sıralaması 10.743 dolar ile 58’dir. Kanada,
G-8 ve G-20 üyesi olup dünyanın en büyük ekonomisine sahip ülkelerden biridir.
Bu ülke öyle bir ülkedir ki kabinede kadın ve erkeğe sayısının eşitliğini önemsemiştir. Dahası Kanada başbakanı Justin Trudeau, milli marşlarında geçen cinsiyetçi ifadeyi
parlamentoda oy çokluğu ile 2016 yılında değiştirilmiştir. Kanada’nın toplumsal alanda eşitlikçi
yaklaşımı kayda değerdir. Dolayısıyla Kanada örneğinden ipuçları, çok iyi
okunmalıdır. Ekonomik anlamda kalkınması yüksek olan ülkelerin cinsiyete göre eşitlikçi tutumları benzerdir. O halde, ülkemiz, ilkin kız
çocuklarımızın okullaşmasını "eşitlik ve hak" kavramları üzerinden sağlamaya çalışmalıdır.
İş gücü piyasalarında cinsiyetin rekabet yaratan bir unsur olmaktan çıkarılıp iş bölümü ve dayanışma unsurları önceliklenmelidir. Karar verici pozisyonlarda, kurumlarda, politikada, ailede vs. kısaca toplumsal alanın her sahasında kadınların en az erkekler kadar sayıca temsiline liyakat temelinde önem verilmesi gerekmektedir. Çünkü cinsiyete dayalı “çatışma” değil; insana özgü “dayanışma” dünyaya huzur getirecektir. Dişi de erkek de doğduğu anda birer beşerdir. Ne vakit ki yaşar, ne vakit ki düşünür; işte o zaman beşer olan dişi/erkek "insan” oluverir. Beşerin toplumsal rolü kadın da olsa erkek de olsa ne vakit ki düşünür, yaşar o vakit "insan" oluverir.
İş gücü piyasalarında cinsiyetin rekabet yaratan bir unsur olmaktan çıkarılıp iş bölümü ve dayanışma unsurları önceliklenmelidir. Karar verici pozisyonlarda, kurumlarda, politikada, ailede vs. kısaca toplumsal alanın her sahasında kadınların en az erkekler kadar sayıca temsiline liyakat temelinde önem verilmesi gerekmektedir. Çünkü cinsiyete dayalı “çatışma” değil; insana özgü “dayanışma” dünyaya huzur getirecektir. Dişi de erkek de doğduğu anda birer beşerdir. Ne vakit ki yaşar, ne vakit ki düşünür; işte o zaman beşer olan dişi/erkek "insan” oluverir. Beşerin toplumsal rolü kadın da olsa erkek de olsa ne vakit ki düşünür, yaşar o vakit "insan" oluverir.