Mevsimlerin en güzeli, baharların en romantiği Sonbahar mevsiminin son ayı olan 2022 yılının Kasım ayını tüketmek üzereyiz. Çağların en karanlığına mı yoksa en akıllısına mı yakınsıyoruz, emin değilim? Ne ki kışların en umutsuzuna doğru yol alıyoruz. Eylemsizliği çoktan kabullenmiş kitleler, otoriterleşen yönetimler, iklim değişikliğinin tersine çevrilemezliği, ekonomik çalkantılar, artan işsizlik, tahammülsüzlük… ‘Hooop, bu ne karamsarlık böyle’ veya ‘bu ne sululuk’ diye iç geçirseniz bile sulu bir karamsarlığın içinden beyaz rengi, umudu, iyiliği-güzelliği arama çabasında olan bireylere güç vereceğim. Eleştireceğim. Bu dünyayı cennete çevirmek için eleştireceğiz.
19 Kasım Cumartesi günü en az 10 yıl hizmeti bulunan öğretmenlere Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yazılı Sınavı (ÖKBYS) yapıldı. İlaveten pdf dokümanlı ve video seyretmeli en az 180 saatlik eğitim programını tamamlayanlar Uzman Öğretmenlik Yazılı Sınavına; en az 240 saatlik eğitim programını tamamlayanlar da Başöğretmenlik Yazılı Sınavına girebildiler. Seyreyleyerek de olsa fena mı bilgilerimizi tazeledik diyen iyimser öğretmenlerimize ne diyebilirim bilemiyorum. Ben çok daha başka bir taraftayım. Yapılan adlandırmaya, sınavın adına takıldım. Tanımlar, adlandırmalar konusunda takıntılıyım. Bu da benim kusurum.
“Test” sözcüğüne alerjik bir toplum olduğumuzdan mıdır nedir sınavın adını “Yazılı” yapıvermişiz? Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yazılı Sınavı. Nedense Hababam Sınıfı'ndaki Kül yutmazın repliği aklıma geliverdi:–Çıkarın kâğıtları, kalemleri. Yazılı yapacağım.
Yeşilçam filmi sevenler için bu küçük videoyu buraya bırakayım:
Madem “test” sözcüğüne bu kadar çok kızgınsınız, hiç değilse sınavın adını, 'Öğretmenlik Kariyer Basamakları İşaretleme Sınavı' yapıverseydiniz. Ne de olsa bu sınav, 5 seçenekli çoktan seçmeli madde tipinde 100 soruluk bir sınavdı.
Diyeceksiniz, sınav zor olsa bıdı bıdı; kolay olsa da bıdı bıdı. Ne yapalım? Bıdı bıdı da mı yapmayalım? Şöyle bir soru karşısında benim vicdanım sızlıyor.

Öğretmenlikte 10 yıl hizmeti
bulunan ve en az 180 saatlik video izlemiş öğretmenlere sorabileceğiniz başka
türlü bir soru yok muydu? Zeka kokan bir soru yazılamaz mıydı? Sınav kapsamında evet 'çevre eğitimi ve iklim
değişikliği' olarak betimlenmiş bir konu söz konusu. Şimdi, çocuklarımızı, bu türlü soruları doğru
cevaplayan öğretmenler mi uzman/başöğretmen sıfatıyla eğitecekler? Bir veli olarak
çıldırıyorum.

Üstelik başöğretmenlik ile uzman
öğretmenlik arasındaki ayrımı da anlamış değilim. Aynı sorularla unvanlar arasındaki
farkı, sadece seyredilen videolu eğitimlerin süresi mi belirliyor? Evdeki
kedimi ekranın başına koysam durmaz. Kedim, ekranın karşısında uyursa, (geçer) olur
belki 180 saat!
Vasata alışmışlar “100 soruda bir soru fasoluysa ne var bunda?” diyecekler.
Vasata alıştırılmış olanlarsa “ne
var canım, sınavın adı Yazılı olsa ne olmasa ne?”
İşte bu işler, benim için öyle olmuyor. Bu özensizlikle öğretmenlik ünvanı belirlenebiliyorsa ağaçlara yazık değil mi, sınav pekâlâ çevrimiçi de yapılabilirdi. Ne gerek vardı bu kalitedeki soruların basımında kullanılan mürekkebe, harcanan elektriğe? Üstelik bu sınav kitapçıklarının dağıtımında onca ve boşa fosil yakıt kullanıldı. Hani “çevre eğitimi” sınav konularındandı ya ondan söylüyorum. Polisler, salon gözetmenleri, sınav başkanları görevlendirildi. Hepsine görevlerinin karşılığında ücretler takdim edildi. Bu nadide soruları yazan soru yazarlarına da ücretler ödendi. Kim ödedi? Yapılan harcamaları, verilen ücretleri vergilerimizle hepimiz ödedik. Ödemeyi yapan olarak “doktor bu ne?” diye sorgulamayalım mı? Şekerim, büyük emek var, o emeği gör, az biraz da takdir et diyenlerimiz var, biliyorum. Arkadaş, ben pişmemiş yemeğe, olmamış işe ortada sırf emek var diye elinize sağlık diyemem ki. Alkışlayamam. Açıkçası, öğretmen olsaydım şu nitelikteki soruları cevapladığım için utanırdım. Peki, bu nitelikte soru(lar) yazar mıydım?
Bir ebeveyn olarak kaygı ve umutlarımla…