Yapay Zekâ Teknolojileri İnsanı Evirecek mi Devirecek mi?
#1 Yapay zekâ uygulamaları gibi teknolojik-dijital araçlar özgün fikirleri artırma potansiyeline sahip olsa da kimi durumlarda etik ve ahlaki alanda davranış erozyonlarına neden olacağı rahatlıkla öngörülebilir. Neden? Çünkü insanın doğası (kodları) bellidir. Etik-ahlak demişken ChatGPT’ye soralım:
#2 ChatGPT gibi yapay zekâ uygulamalarıyla ödevler, makaleler, tezler yazmak olanaklı hale gelince Turnitin bir meydan okumada bulundu. ChatGPT gibi yapay zekâ yazmalarını Turnitin algılıyormuş.Tarih ders kitapları yazıcılığında seviye atlamalıyız bence?
#4 İlkokul ve ortaokul sosyal bilgiler
kitaplarına bir bakınız lütfen. Özellikle Milli Mücadele, Osmanlı tarihi
anlatımlarına bakınız. Her ulusun kendi tarihi, -büyük olasılıkla- yüceltmelerle,
şanlı zaferlerle doldurulmuştur, tamam ama bu kadar da olmaz dedirtmeyiniz.
Deneyimsiz zihinleri, nasıl düşünecekleri konusunda değil de neyi düşünmeleri,
neyi körü körüne savunmaları konusunda yönlendirmeye gerek var mı? Tarih yazıcılığının bir bakıma zamana, iktidarlara
ve uluslara bağlı çarpıtmalar ve propagandalarla bezenmiş olma olasılığı şüphesiyle
zihinlerimizin eğitilmesi gerekmez mi? Sen yapınca fetih, başkası yapınca işgal
oluyorsa ve tüm devletler, tarih öğretimini bu minvalde yapıyorsa vay halimize!
#5 Oğlum 7.sınıf öğrencisi ve 2.yazılı sınavlarına birlikte çalıştık. Sosyal bilgiler dersi ömrümü tüketti resmen. I. Kosova’dan II. Kosova’ya koşmaktan, Yavuz Sultan Selim’den, Kanuni Sultan Selim’in yapıp etmelerine; Preveze savaşından (Pirezerve der oğlum ve her defasında düzeltilir) Yeniçerilere; şeyhülislam, nişancı, kazaskerler, vezir, sadrazam vs Osmanlı’da ne iş yaptıklarının bilgisine, sınavda çıkar diye çalışıyoruz. Lale devrinden fetret dönemine geldiğimiz noktada, işte tam o anda, bende bir nefret başlar sosyal denen olguların bilgisine. Biter mi bitmez! Coğrafi keşiflerden Rönesans Reform hareketine; sanayi devrimi derken yeter artık diye bir iç ses yükseliyor ruhumda. Hepsi bir kitabın konusu bile değil üstelik ders kitabının yalnızca bir ünitesi… Hepsi boca ediliyor 12 yaşındaki zihinlere. Üzgünüm çocuklar bizimkisi obez bir müfredat.
#6 Kızımla
(4.sınıf), ezber işleri çok daha eğlenceli. Hoplaya zıplaya ezber yapıyoruz.
Önce Arapça sonra Türkçe ezberler. Sabır çekerim. Çokbilmiş bir ebeveyn olarak
ezberlemek en kolayı diye nasihat ediyorum: önce ezberle-sınavdan puanını al ve
sonra unut. Ben unuttum, sen de unutursun. Yaşamda pratiğe
dönüşmemiş/dönüşmeyecek olan bilgileri ezberlersen unutursun. Yasa bu.
Ne izlesek de Neyi Öğrensek?
#7 İoanna Kuçuradi “insanlar birçok şeyin farkında değil…”
diyor: Haksız
mı?
#8 Pierre Bourdieu, eğitimdeki eşitsizliğin sadece ekonomik eşitsizlikle
açıklanamayacağını işaret ediyor. Öğrenme, ifade etme araçları gibi çeşitli
davranış biçimlerini evet ailelerimizden ediniyoruz ve adeta mayalanıyoruz.
Buna "kültürel sermaye"
diyor, Fransız sosyolog.
Zekâ denen o şey!
#9 Unutmamak gerekir ki bilişsel kapasitemiz,
yeteneklerimiz durağanlık göstermiyor. Nasıl ki beyin sağlığı artırılabiliniyor,
zihinsel yeteneklerimiz de öyle. Bunun için yapılması gerekenler: çocukları
okula erken başlatmak, her yaşta öğrenmek, uzun soluklu bir eğitim sürecine dâhil
olmak ve düzenli fiziksel aktivite yapmak. Norveçli araştırmacıların okulda fazladan bir iki
yılın, bir çocuğun IQ'sunu ortalama bir puan artırdığını tartışıyor.
#10 IQ’nun
doğurganlık üzerindeki etkisi araştırılıyor hâlâ. Zihinsel engelliler (yani IQ≤70) arasında
doğurganlık IQ ile pozitif yönde ilişkili bulunmuş. Ne ki IQ’nun doğurganlıktaki
varyansın en fazla %1'ini açıkladığını gösteren araştırmalar da var. Bu şu
demek, IQ'nun doğurganlık üzerinde doğrusal ve büyük bir etkiye sahip olmadığıdır.
Alanyazında zekâ ile ilgili Flynn etkisi
diye bir kavramsallaştırma var ki orası ayrı bir derya deniz, meraklılarına
duyurulur.
“Düşünce Teşekkür Eder.”
#11 Seneca’nın
Ahlak Mektupları isimli eserini 2 gün önce bitirdim ve o kitabın son sayfasının
son satırı “Mutlu azınlığa!” ifadesiyle bilinçli bir şekilde bitirilmiş. Bu
ifade üzerine bir parça düşününce ülkemizde, kurumlarda, üniversitelerde durumun
tam tersi olduğuna kanaat getirdim. Olup bitenlerden, halinden memnun, hiç sesi
çıkmayan, mutlu bir çoğunluk var bence.


