A ltın ve gümüş sikkelerin birlikte kullanıldığı zamanlarda insanlar altın olanı saklamış, gümüş olanı harcamış. Neden? Çünkü insanların değerli olanı elde tutması, değersiz olanı ise elden çıkarması oldukça rasyonel bir davranış. İşte rasyonel olan bu davranışı, 16.yy’da İ ngiltere'de Kraliçe I. Elizabeth'in mali danışmanı olan Sir Thomas Gresham, “kötü para, iyi parayı kovar” ifadesiyle ekonomik bir yasaya dönüştürmüştür. Gresham yasası, yazılı (nominal) değerleri a ynı fakat külçe değerleri farklı iki paradan, külçe değeri yüksek olan paranın piyasadan (dolaşımdan) çekilmesidir. Nominal değer ve külçe değeri ne demektir? Örneğin bir madeni paranın üzerinde “5 TL” yazıyorsa bu onun nominal değeridir. Külçe değeri ise paranın yapıldığı metalin (altın, gümüş, bakır, nikel vs.) piyasa değeridir. Yani parayı eritip sadece metal olarak sattığınızda elde edeceğiniz değerdir. Örneğin elinizde iki adet 5 TL’lik madeni para var. Biri gümüşten, diğeri nikelden yapılmış olsun. İki...
Bakanlığımız, öğretmenlerimizin mesleki performansının
değerlendirmesi hususunda yönetmelik taslağını paylaşmıştır. Umarım tez zamanda
bu taslaktan vazgeçilir. Taslak yönetmeliğin adı “öğretmen performans
değerlendirme yönetmeliği” ancak içeriğinde öğretmen yeterliklerinin ölçülmesine
ilişkin bir sınav çıkıyor (madde 25). Yeterlilik mi performans mı biraz kafam
karışıyor doğrusu. O halde bir soru ile başlıyorum. Acaba bakanlık, performası
nasıl tanımlıyor? Bakalım. Taslak metinde 85 kez performans sözcüğü geçiyor
ancak 3.maddede tanımlar başlığı olmasına rağmen perfomans sözcüğünün işevuruk
bir tanımı dahi yapılmamış olduğunu görüyorum. Taslak yönetmelikte “performans”
sözcüğünün işevuruk bir tanımı olmayınca öğretmenlik mesleğinin yeterlikleri
tanımı ile yetiniyorum artık. 3.maddenin 1.fıkrası n bendini okuyorum.
“….Öğretmenlerin sahip olması gereken, Bakanlıkça belirlenmiş bilgi, beceri,
tutum ve değerleri ifade eder.” cümlesini tamamladığımda nöronlarım kısa devre
yapıyor. Mesleki bilgi, beceri, tutum ve değerler nasıl olur da bakanlıkça
belirlenmiş olur? Mesleki bilgi ve becerilerin (az biraz da, hani hiç değilse)
önce evrensel olması gerekmez mi? Neden öğretmenin mesleki bilgi ve becerilerini
bakanlığımız belirliyor? İşimiz mi yok?
Taslağı okumaya devam ediyorum. Taslakta performansın
işevuruk tanımını bulamıyorum ama 5.maddenin 1.fıkrasında performans
değerlendirmesinin amacını buluyorum. En başında söylenmesi gereken niyetin
c.bendinde bulunduğunu hissediyorum. Amaç, öğretmenin ödüllendirilmesi. b
bendinde ise şöyle yazılmış “Bilgi ve beceri düzeyinin belirlenerek, gerekli
eğitim ihtiyacının tespit edilmesi ve buna yönelik tedbirlerin alınması” İç
sesim yükseliyor “baskıcı zihinler, tedbir alır tabi!”. Ben daha Türkçe ifade
edeyim. Önlem (Arapçası tedbir) alınacakmış. Bir ihtiyaç tespit edilmişse önlem
mi alınır yoksa ilgili gereksinimlerimiz (Arapçası ihtiyaçtır), eksikliklerimiz
giderilmeye mi çalışılır? Düşünüyorum. Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır
diyen Wittgeinstein, işte seni bu yüzden seviyorum, çokça da
anıyorum.
77 sayfalık taslak yönetmeliğin 45 sayfası formlar,
formlar, değerlendirme formları. Aman ne değerlendirme formları. 3-5 ifade yazıp
cevap örüntüsünü de beşli likert tipi ölçekleyince objektif değerlendirmeler
yapılmış olacak, öyle mi? Okuduğum kitapları ben en iyisi yakayım? Meğer bana
itiraz edeceğim şeyleri yazmışlar, fark ettirmişler. Siz geçerlik kavramını, bir
amaç belirledim amacıma hizmet edecek bir ölçme aracı da geliştirdim, uyguladım,
nesnel puanladım, oldubitti denecek kadar içi boş bir kavram mı sandınız? İnsana sorarlar, amacınız amaç mı? Bu
amacınızı ölçmenin en iyi yolu, acaba kullandığınız bu ölçme aracı mı? Sen beni,
ben seni, ben kendimi değerlendirmişim, aman ne kadar işlevsel? Bu kadar zaman,
emek, enerji harcamaya, insanları yormaya gerek yok. Şayet bakanlığım belirlemiş
ise mesleki bilgi, beceri, tutum ve değerlerimi, gözümün içine bakıp bunu
anlayamaz mı? Bence anlar. Öğretmeni ödüllendirmekse maksat, açarsınız bir
telefon hattı hakkında en yağlı-ballı sözü edilen öğretmenlerimizi
ödüllendirirsiniz. En azından böyle değerlendirme formlarıyla beni yormazsınız.
Gerçekten yapacak çok daha önemli işlerim var. Çocuğum elinde değerlendirme
formuyla gelecek bana, öğretmenini değerlendirmesini isteyecek öyle mi? Şahsen o
formu alıp yırtarım. Ben o kırbacı elime almayacağım ve çocuğuma da
aldırmayacağım. Öğretmenime söyleyecek sözüm yüzünedir, böyle 3-5 maddelik
isimsiz formlarla değerlendirme yapacak kadar alçalamam. Kusura bakmayınız.
Zaten değerlendirme ölçütleri de dostlar alışverişte görsün tadında.
Bir öğretmeni nasıl yetiştirelim sorusuna cevap aranmadan
25-30 yaşına gelmiş, üstelik öğretmenlik diplomasını almış bireyleri bana
değerlendirtemezsiniz. Yetiştirme sürecinde yeterli değilse bir birey, ona
öğretmenlik diploması vermezsiniz olur biter. Oysa biz de en kolay iştir diploma
almak. Üniversiteye bir kere yerleşmişseniz eğer, kendiniz okulu ben bıraktım
demediğiniz sürece, okulu bırakmış olmazsınız. 4-5 yıl bilemediniz 10 yıl sonra
diplomanız hazırdır. Mezun olursunuz. O zaman şunu soralım: kurumlar 4-5 yıl
süreyle bir öğretmen yetiştirmeyi nasıl yapıyorlar? Diploması
olan üstelik atamasını-mülakatını yaptığınız öğretmenlerinizin
mesleki bilgi ve becerilerinden bakanlığın işi, kuşku mu duymaktır? Hem ben veli
olarak niye kuşkulanayım? Bu ülkenin öğretim üyeleri tarafından yetiştirilmemiş
midir öğretmenlerimiz? Dahası çocuğumun, öğretmeninin mesleki bilgi ve becerisini
değerlendirmesi ne haddine? 4 yılda 40-50’ye yakın ders alan öğretmenlerimizden, mesleki
bilgi ve beceriyle donatılan öğretmenlerimizden ben daha mı iyi bileceğim
dersini iyi anlatıp anlatmadığını? Bakın bu durum, değerlendirme formlarında
var.Türkçeyi doğru düzgün konuşup yazamayan çocuğum, öğretmeninin
Türkçeyi güzel konuşup konuşmadığını değerlendirecek öyle
mi? Ama değerlendirme formunda var.
İşte o nedenle yazıyorum. Geçerlik kavramından ne
anlaşıldığını anlamaya/anlatmaya çalışıyorum. Değerlendirme formlarındaki
ifadelerin hiçbiri somut değildir. Ortaokul öğrencisi, öğretmeni için
değerlendirme yapacakmış. Form 12’ye bakınız lütfen. 1.ifade “Öğretmenim
dersinin konularını çok iyi bilir.” Beşli likert tipi olunca bilimsel bir form
yaptığını sanan, iş bu ölçeği hazırlayan cahiller. Sizlere yazıyorum.
Yazdıklarınızı bir kere olsun okuyunuz, ne olur. Bu ve benzeri ifadeler yanlıdır, objektif
değerlendirme yaptığınıza ben mi inanayım şimdi? İzah edeyim. Bilme fiili çok
az, az, orta, iyi, çok iyi diye ölçeklenecekse ifadenin kendisi “çok iyi bilir”
yüklemi ile ifade edilmemelidir.
Edilirse aklın mantığı ile çelişir. Öğretmenim dersinin konularını “çok iyi ”çok
iyi bilir. Olur mu? Aslında olmaz. Ama oldurulmuş(!). Ölçme amacına konu
olan ifadeleri, yüklemlerinden, bağlamından bağımsız bir şekilde sırf beşli
likert tipi olsun diye yazarsanız ortaya böyle tuhaf bir durum açığa çıkar. Bu
durumda, Bakanlık tarafından çıkıyorsa ben en iyisi kendimi affetmeyeyim.
Öğretmenim dersinin konularını çok iyi bilir değerlendirme(!) ifadesine “orta”
ölçeklemesi yapıldığında “öğretmenim dersinin konularını “orta” çok iyi bilir”
yargısı açığa çıkar ki bu türlü ifadelerle olumsuz bir durumun çıkması mümkün
değildir. Çünkü ifadenin yüklemi “çok iyi bilir”. Hey yavrum hey. Sen istediğin
kadar az de, çok az de. Bunun adı manüpülasyondur.
Ustayı, çıraklar değerlendirmez. Hele ki bu
değerlendirmeye konu olan şey, mesleki bilgi ve beceri ise. Pedagoji bilmiyorum,
Türkçe öğretimi nasıl öğretilir bilmiyorum, sınıf yönetimi hakkında en ufak bir
yazı okumamışım ama kalkmışım bu konularda eğitim-öğretim alan öğretmenimi
değerlendireceğim öyle mi? Ben haddimi
bilirim arkadaş.
Bu değerlendirme formlarındaki ifadelerle ölçme
yapabilirsiniz ancak değerlendirmeye esas olan konu mesleki bilgi ve beceri ise
bu yolla değerlendirme yapılamaz. Öğretmeni nitelikli bilgi, beceri, tutum ve
değerlerle yetiştirecek olan öğretmen yetiştirme kurumlarının kendisidir.
Öğretmenlerin mesleki bilgi ve becerilerine ilişkin gereksinimleri belirleyecek
olanlar veliler, öğrenciler değildir; işin kuramlarını bilip veya bilip de kuram
üreten araştırmacılardır. Öğretmenlerin mesleki bilgi ve becerine
ilişkin gereksinimlerini belirleyecek olan durum, konusunda
bağımsız olan kurumlarda üretilen bilimsel araştırmaların sonuçlarıdır. Mesleki
bilgi ve becerileri tespit etmek de geliştirmek de bilimin işidir. Velinin,
öğrencinin işi değildir. Kurumların yetiştiremediği ya da yetiştirdiği
öğretmenleri, bana ve çocuğuma bir form verip üstelik bu formlardaki saçma
ifadelerle bana değerlendirtemezsiniz, çocuğumun değerlendirmesine de izin
verdirtemezsiniz. Çünkü ben aldığım eğitimle önce öğretmenlerimize, yaptıkları
işe saygı duymayı öğrendim. Öğretmenlerin benden daha iyi bir bilgi-birikimle
yetiştirildiklerine inandım. Mevcut durum böyle değil derseniz o zaman
öğretmenleri değerlendirmeyi talep etmezsiniz, onları nitelikli yetiştirmeyi
talep edersiniz. Ben beğenmediğimi değiştirmeyi, geliştirmeyi, talep etmeyi
öğrendim. Parayla, puanla mesleki gelişim olmaz. Parayla, puanla 25-30 yaşındaki
bireyleri geliştireceğimizi zannetmek tam bir saflık. Mesleki gelişime açık
olmak, bireyin ilkokul 1.sınıftan itibaren aldığı tutarlı eğitimle olur. Acaba
biz çocuklarımızı bu tutarlılıkla yetiştiriyor muyuz? Bunu önemsiyorum
ben.
Şenliğe bakın, öğretmeni okul müdürü, velisi, meslektaşı,
öğrencisi, bakanlığın sınavı değerlendirecekmiş. Öğretmenin hatırı kırılmasın
diye de öğretmenin kendisi de kendisini değerlendirecekmiş. İstatistik biliminde
üstesinden gelinemeyen, hassas bir konu vardır. O da, ölçümlerin birbirinden
bağımsızlığıdır. Aklıma ölçümlerin bağımsızlığı gelmişken sosyal, psikolojik,
ekonomik göstergelerle birbirine bağlı olan öğretmenleri, velileri öğrencileri,
müdürleri hangi gerekçelerle yapılmış olan değerlendirmelerinin bağımsızlığından bahsedebilirsiniz? Geçerli ölçme ve değerlendirmeler yapıldığına dair beni nasıl
ikna edersiniz? Bu taslak yönetmelik beni ikna etmiyor
çünkü.
Bunun bir tık ötesini artık şöyle tahmin ediyorum.
Komşumun beni, ne derece iyi komşuluk yaptığımı değerlendirme formları ile
değerlendirmesini; devletimin beni ne derece iyi bir yurttaş olduğumu yine saçma
değerlendirme formları ile değerlendirmesini kaçınılmaz görüyorum
artık.
Parayla ya da puanla hele ki öğretmenler gününde cafcafla
günlerini kutladığımız öğretmenlerimize haksızlıktır bu.
Gelin tanış olalım
da öğretmenlerimizi daha nitelikli yetiştirme konusunda konuşmayalım (keza
çokça konuşuluyor) da çaba harcayalım.