Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Toplumsal bir iz düşüm olarak Gresham Yasası!

A ltın ve gümüş sikkelerin birlikte kullanıldığı zamanlarda insanlar altın olanı saklamış, gümüş olanı harcamış. Neden? Çünkü insanların değerli olanı elde tutması, değersiz olanı ise elden çıkarması oldukça rasyonel bir davranış.  İşte rasyonel olan bu davranışı, 16.yy’da İ ngiltere'de Kraliçe I. Elizabeth'in mali danışmanı olan Sir Thomas Gresham,   “kötü para, iyi parayı kovar” ifadesiyle ekonomik bir yasaya dönüştürmüştür. Gresham yasası, yazılı (nominal) değerleri a ynı fakat külçe değerleri farklı iki paradan, külçe değeri yüksek olan paranın piyasadan (dolaşımdan) çekilmesidir. Nominal değer ve külçe değeri ne demektir? Örneğin bir madeni paranın üzerinde “5 TL” yazıyorsa bu onun nominal değeridir. Külçe değeri ise paranın yapıldığı metalin (altın, gümüş, bakır, nikel vs.) piyasa değeridir. Yani parayı eritip sadece metal olarak sattığınızda elde edeceğiniz değerdir. Örneğin elinizde iki adet 5 TL’lik madeni para var. Biri gümüşten, diğeri nikelden yapılmış olsun. İki...

Pastası ‘Yeni Nesil’ ve Cilası ‘Beceri Temeli’ Sorular Safsatası

Ne yapmaya çalışıyoruz? Bisiklet akrobasisi ile uğraşanların kullandığı bisikletlerin belirli bir ölçüsü vardır. Çok büyük ya da çok küçük bir bisiklet ile bir akrobat, marifetini sergileyemez. Dolayısıyla siz akrobata doğru ölçüdeki bisikleti kullanmasına izin vermezseniz, çok becerikli bir akrobatımız çok beceriksiz bir akrobata dönüşür. İşte -sözüm ona- yeni nesil ya da beceri temelli sorularla çocuklarımıza yapılan budur. Neyi ölçtüğü hususunda iki uzmanın dahi üzerinde uzlaşamadığı soruları, çocuklarımıza çözdürerek çocuklarımızın özyeterliliklerini aşağıya çekiyoruz. Özyeterlilik algılarını düşürdüğümüz çocuklarımız, şimdi yeni nesil soru, beceri temelli soruları çözse ne olur, çözmese ne olur? Öğrenmeden, anlamadan, kavramadan binlerce yeni nesil/beceri temelli soruyu öğrencilere boca eden bir sistemi, şimdi kim niye alkışlar? Bloom’un uygulama, analiz, sentez olarak sıraladığı bilişsel öğrenme alanlarını yoklamak amacıyla yazılan soruların piyasalaşmış adının   yeni nesil ...

Bizimkisi Sınav ve Başarı İkilemine Odaklı Oksimoron bir Sistem!

“Sınav ve başarı ikilemine odaklı oksimoron sistem” yaftalamasını özellikle yapıyorum. Çünkü bir parça düşünelim istiyorum. Kendinizi ülkelerin eğitim sistemleri üzerine araştırma yapan uzaydan gelmiş bir gazeteci olarak düşünün. Dünyadaki ülkeler evreninden seçkisiz örnekleme yöntemiyle örnekleminizi oluşturduğunuzda örnekleminizdeki ülkelerden biri, Türkiye olmuş olsun. Araştırmanıza konu olan ülkenin eğitim sistemi hakkında bilgi toplamak için ilkin sokaklara çıkıp insanlarla röportajlar yapıyorsunuz. Nasıl dertli bir ülke ki burası temel eğitimden müfredata, finansman kaynaklarından ders saatlerine, işgücünden mesleki eğitime, fiziki koşullardan çalışma koşullarına, ders materyallerinden merkezi sınavlara, fırsat eşitliğinden becerilerdeki yetersizliklere daha pek çok konuda eğitimle ilgili bir memnuniyetsizlik var. Uzaydan gelmiş bir gazeteci olarak kendinizden şüphe duyuyorsunuz ve röportaj yaptığınız ülke insanlarının görüşlerinin yanlı, duygularının taraflı olma olasılığını akl...

Öngörmek bilimdir, önceden söylemekse falcılık..

Matematik ve dolayısıyla istatistik "öngörmek" ile "önceden söylemek" arasındaki farkı çok daha net kavramamı sağlamıştır. Şöyle açıklayayım: Toplumdaki her bir bireyin hastalığa yakalanıp yakalanmayacağını asla öngöremezsiniz. Ne ki toplumun ortalama olarak hastalığa yakalanma olasılığını yüksek bir isabetle kestirebilirsiniz. Demem o ki binlerce, milyonlarca bireyin hastalığa yakalanma olasılığını evet önceden öngörebilirsiniz. Amma velakin herhangi bir bireyin hasta olup olmayacağını önceden asla söyleyemezsiniz. Öngörmek, bilimdir. Önceden söylemek falcılıktır. Falcının inanmışlara, şüphelenmeyenlere; bilimcinin şüphecilere, inanmayanlara ihtiyacı vardır. Neden? Çünkü inanmışlara "tek bir açıklama" yeterli gelirken inanmayan şüphecilere "binlerce açıklama" yetmez. Matematik ve dolayısıyla mantık ve dolayısıyla istatistik okuryazarlığınızı geliştirebildiğiniz kadar geliştirin, a dostlar! *** Dışarıda yağmur varken şemsiye alıp çıkmak rasyon...

Eğitim ve sınav kavramları üzerinden bir hak çözümlemesi

Eğitim, hukuk, ekonomi, devlet, özgürlük,  hak, eşitlik, sorumluluk gibi pek çok kavramın hem öznesi hem de nesnesi iki ayağının üzerinde dik duran ve düşünen bir canlı olarak insanın kendisidir.  Söz konusu olan eğitim bilimleri olduğunda insanın bilme ve yapma edimleri hem teorik düşüncelerin hem de  uygulamaların odağındadır. Yazının devamını için buraya tıklayanız.

He yav he!

Ne yaptık bugün? Düşmanı kovduk mu? Emperyalizme söverek açılışı yaptık mı? Kapitalizmi kapının önüne koyduk mu? Adalet naraları atıp çokça mutlu olduk mu? Eşitlik edebiyatı üzerine güzellemelerde bulunduk mu? Geçmişin rövanşını aldık mı? Galip gelerek kapanışı yaptık mı? Bazı şeyler hiç değişmeyecek! *** Sözü söyleyenin statüsüne göre 'başta sağlık emekçilerinin, başta bilim emekçilerinin, başta eğitim emekçilerinin...' olmak üzere emek ve dayanışma gününün tebrik edildiği cümleler okudum bugün bolca. Çokça da güldüm. Adı 'emek ve dayanışma' olan bir günde dahi parçalanmayı başarmışız. Bu neyin dayanışması olabilir ki? Kendi camianın emeğini başa koyarak dayanışma mı olur?  Diğer taraftan emek ve dayanışma gününün sahipligi konusunda  beyaz yakalıların daha çok talepkâr ve hevesli olmaları, beni çokça hayrete düşürmüştür. Mavi yakalılar nerede? Onlar zaten hep sessiz. Ürperdim, şüphelendim. Emek üzerine söz söyleyenlere, boy gösterenlere özellikle d...

Değişim: Yavaşlayarak artan hareket

Bir sayının bir başka ölçeğe dönüştürülmesi bir tür ölçekleme işlemidir. Bu tıpkı 5’li not sisteminin 100’lü not sistemine dönüştürülmesi gibidir. Yahut ölçekleme, TL’nin dolar gibi bir başka para birimine çevrilmesi işlemi gibidir. Dolayısıyla biz, reel sayıları rahatlıkla logaritma gibi başka birimli sayılara dönüştürebiliriz. Peki, neden reel bir sayıyı, logaritma gibi başka birimli sayılara dönüştürmeye ihtiyaç duyarız? Çok hızlı bir şekilde çoğalan bakteri sayılarıyla hemhal olduğumuzda, ışık yılı cinsindeki mesafeler üzerinde işlemler yaptığımızda veya çıplak gözle göremediğimiz bir virüsün büyüklüğünü (çapını) ölçtüğümüzde ya çok büyük ya da çok küçük sayılarla uğraşırız. Ve çok büyük veya çok çok küçük sayılarla matematiksel işlem yapmak bıkkınlık vericidir. İşte bu çok büyük ya da çok küçük sayılarla işlem yapmanın bir yolu, bu sayıları “logaritma” adı verilen bir başka ölçeğe dönüştürmektir. Çok büyük ya da çok küçük sayıları önce küçültüyoruz; küçük sayılarla işleml...

Değişim: Artan (üstel) hızda hareket

a x , şeklinde gösterilen matematiksel terimlere üstel sayı denir. Y=   a x eşitliği a tabanında x üstü olan sayının Y olduğunu ifade eder. Sıfırdan büyük herhangi bir a sayısı, belirli bir kuvvette artırılabilir veya hızlandırılabilir. Bir başka deyişle, sayı kendi kendisiyle x kez çarpılır. Bu çarpma işlemi, üslü sayılar olarak bir matematik dersinin konusu olarak bilinir. Merkez üssü, hava üstü gibi durumlarla hiç ilgisi yoktur. Üstel sayılarda, sayıya (çokluğa) belirli bir kuvvetin uygulanması bizi, “hareket” kavramıyla; hareket kavramı   “hız” kavramıyla ve hatta hareket kavramı bizi “değişim” kavramıyla çekiştirmektedir. Kötü bir matematik edebiyatı yapacak olursam “bir lafı 40 kez üsteleme” diyebilirim.   Dünya üzerindeki olayların, ölçümlerin zamana göre değişimi her zaman sabit midir? Ne münasebet. Arttıkça artan hızlarda değişimler yok mudur? Var mı yoksa? Üçüncü senaryomuzla devam edelim hadi. Senaryo 3: Üstel (Artan) hızda değişim Zamana göre hasta sayıl...

Değişim: Sabit hızda hareket

Buraya yazdıklarım sınavlarda çıkar mı çıkmaz mı hiç umurumda değil doğrusu. “Hocaaam bunlar bizim ne işimize yarayacak” sorusu da içinde bir düşünceyi barındıran bir soru değildir. “Neyi bildiğini bilmek ve niye yaptığını bilmek” gerek.   İlk senaryomuzda değişmezlik, durağanlık ve hareketsizlik kavramlarına odaklanmıştım. Şimdi harekete, devinmeye, değişmeye başlayalım. Senaryo 2: Sabit hızda hareket: Değişim İlk 10 günde gözlenen hasta sayısı, tablodaki gibi olsun. Her bir günde hasta sayısında bir değişim var mı? Var. Apaçık ortada. Peki bu değişimin yönü nasıl? Artmış mı azalmış mı? Zamana göre hasta sayısındaki değişim, artma yönünde. Acaba zamana göre bu değişimin (artışın) hızı kaç? Her bir gün 10 yeni hasta olacak şekilde hasta sayısı artığına göre artış oranının günlük 1 olduğunu çekinmeden söyleyebiliriz. Her bir  gündeki artışın (10 hastanın) bir diğer gündeki artışa (10 hastaya) oranı, 10/10 = 1’dir. Bir başka deyişle ilk 10 günde hastalar, aynı oranda...

Değişmezlik hali: Devinimsizlik ya da Durağanlık

Richter ölçeğinde 6 şiddetinde ölçülen bir deprem, 3 şiddetindeki bir depremin 2 katı değildir. 1 bardak suya 4 yemek kaşığı şeker karıştırıldığında hissedilen şeker tadı, 1 bardak suya 2 yemek kaşığı şeker karıştırıldığında hissedilen şeker tadının yarısı kadar değildir. Her hafta 50 TL’lik benzin alıyorken aldığınız benzinin miktarı farklı mı oluyor? Her ay doğalgaz faturanızın bedeli aynı mı? Cebinizdeki 1 TL bire iki oranında her gün katlanarak artsa ne güzel olur değil mi? Ay yoksa her ay aldığınız maaş, bir öncekine göre azalıyor mu? Satın aldığınız 1 kg domatesin fiyatı, her yıl sabit mi kalmakta yoksa fiyatı değişmekte mi? Satın alma gücünüz her yıl artıyor mu, azalıyor mu? Artıyorsa sabit oranda mı yoksa katlanarak mı artıyor?  Yaşamdaki pek çok olay ya da durum zamana göre değişir. Ve bu değişim dünyanın hangi coğrafyasına giderseniz gidin, hangi milliyetten, dinden, cinsiyetten olursanız olun dört işlemle açıklanabilir düzeydedir. Fark etmek gerek. Bu yazıyı yazmak...

Okumak için güzel bir gün, okumaya devam et.

Eğitimde yeni putumuz: STEM

Eğitim; ne derseniz deyin bir piyasa artık. Uşakları var, köleleri var ve bir de sahipleri. Özellikle eğitimcilerin eliyle piyasaya sunulan “eğitim modeli tarifelerini”, reform adıyla  ithal edilen uygulamaları bir düşünelim mi?   Yapılandırmacı öğretim modeli ile başlayan 'yeniye' olan hevesimiz sayesinde işbirlikçi öğrenme, proje temeli, beyin temelli, aktif öğrenme, performans değerlendirme, alternatif(!) ölçme ve değerlendirme araçları gibi kavramlarla coşup taşmadık mı? Hatırlamadınız mı? Eğitimde öğretmen mi aktifti öğrenci mi aktifti daha buna karar verememişken yahut ölçme ve değerlendirme araçları ile süreci mi sonucu mu ölçüyorduk buna nokta koyamamışken öğrencilerimizin ellerine tablet tutuşturmadık mı? Sonra olmadı bu deyip tabletleri alıp sınıflara akıllı tahtalar kondurmadık mı? Bir anda bilgi iletişim teknolojileri (BİT) kavramıyla karşı karşıya kalmadık mı? Sahi bu BİT’in eğitimdeki maksadı neydi? Yoksa araç mıydı amaç mıydı? Off offf. Çok kafam k...

Bilimsel eleştiri olmayınca kişisel tavsiyelerle bilim yapılır mı?

Söz konusu olan bilim ise b eğenilerimiz, tercihlerimiz veya alışkanlıklarımız “bilimsel bir eleştiri” niteliği taşır mı?  Hayatta taşımaz. Olsa olsa bunun adı öneridir, tavsiyedir. Mesleki ve kişisel yaşantımda tesadüf ettiğim durumun (birazdan anlatacağım) sıklığı o kadar arttı ki sessiz kalamayacağım daha fazla. Şöyle izah etmeye çalışayım. Örneğin çoban salatası yapacaksınız. Malzemesi bellidir. Domates, salatalık, biber, kuru soğan, maydanoz, tuz, sıvı yağ ve limon. Malzemeyi ister elinde doğra; ister robotta. İster sürmene bıçağı kullan; ister çin malı bir bıçak. Fark eder mi? Doğrama işlemi olduktan sonra hiç de fark etmez. Eğer çoban salatası yapacaksanız sebzeleri doğramanın bir usulü vardır. O usûl de parçaların küçük olmasıdır. Hangi doğrama aracını kullanırsanız kullanın, esas olan sebze parçalarının büyüklüğüdür. Salatalıkları halka halka, domatesleri yarım ay şeklinde doğrarsanız şayet bunun adı olmaz çoban salata, olur size söğüş salata. Usûlü yani yolu-yöntemi, ç...

Öğretmenler gününün şerefi haysiyetine bu yazı...

Öğretmen kimdir? Nedir, nasıl bir şeydir? Öğretmen, anne midir yoksa baba mıdır? Kitap mıdır, rehber midir? Usta mıdır, rol-model midir? Dahası nasılsınız? *** Kitaplardan okudum, yaşayarak öğrendim. Birey, doğduğu andan itibaren öğrenen ve deneyimleyenmiş. Birey, doğası gereği, çevresini gözler ve izlermiş; çevresindekileri taklit ve tekrar edermiş. Hepimiz için böyledir bu işler. Sosyal öğrenmenin kuramcısı Albert Bandura da ifade eder ki bizler, doğrudan tecrübe etmediğimiz ancak çevremizdeki bireylerin tecrübelerinden de öğrenebilen canlılarız. İyi ki kimi acı tecrübeleri yaşamadan öğrenen canlılarız.  Asla tecrübe etmek istemediğimiz davranışları,  b aşkalarının davranışlarının sonuçlarını gözlemleyerek öğreniyoruz, ne mutlu bize! Kimi durumda, tanıdığımız ya da tanışık olduğumuz kişilerden kendimize örnek davranışlar ve düşünceler  seçiyoruz ve öğreniyoruz. Kimi öğrenmelerimiz içgüdüsellikten, kimisi var olma, yaşamda kalma gayemizden. Kimi öğrenmelerimiz d...

Hayatıma matematik girmez olaydın...

Sizlerle yaşadığım yere ilişkin bir uydu haritası göstermek istiyorum. Bu harita üzerinden sorularıma cevaplar arıyorum. Bilenlerden hatta icra makamlarından bilgilerini rica ediyorum. Şimdilik masumiyet karinesi sebebiyle okul isimlerini, mahalle, il, ilçe bilgilerini paylaşmıyorum. İlgili, bilgili ve yetkili kimselerin benimle temas etmesi durumunda yerin açık adres bilgisini elbette verebilirim. Şimdi arkamıza yaslanalım ve bir süre haritaya bakalım. Kuşları göremeyeceksiniz ama ağaçları görebilirsiniz. Hatta içinizdeki çocuğu öldürmemişseniz karıncaları, uçuşan kavak polenlerini dahi görebilirsiniz. Bahar da geldi, bahçede oynayan çocukları yoksa göremediniz mi hâlâ? Neyse bu kadar romantizm yeter bize! Gerçeklere dönelim şimdi. Yukarıdaki uydu haritasında görülen yer, benim yaşadığım yere, evime çok yakındır. Uydudan işaretlediğim yerin çevresi 755 metredir. Fotoğrafa bakıyorum ve işaretlediğim yerin şekline yamuk deyiveriyorum. Yani, yamuğumuzun çevresi 755 metre ...

Eğitim, okulun bahçesinde başlar.

Bedeni, ruhu eğitmeden yahut eğitim kurumlarında bedene ve ruha (duyguya) mekân yaratmadan "akıl eğitimi" nafile bir çaba olarak kalmaya -ne yazık ki- devam edecek. Okul bahçelerine bakın. Orada ne ruh (sanat-estetik) ne de beden (eğitimi) kalmıştır. Okul bahçeleri pek çoğumuz için artık sadece tören alanlarından daha fazlası değildir. Söylemek zorundayım; eksiltilmiş mekânlarda, aklın eğitimi de yarımdır, tamamlanmamıştır. Şimdi sorarım çiçekler, sadece seyirlikse okul bahçeleri kimin içindir? Bedenimizi, duygularımızı keşfedemiyoruz; bedenimize, duygularımıza hâkim olamıyoruz? Bedenimize ve ruhumuza egemen olamadığımız için bilge insan da olamıyoruz.   Bedenimizi keşfetmeden aklı keşfetmek! Nasıl olur? Bedenini, ruhunu keşfetmeyen aklını nasıl keşfeder? Sınıflarımızı akıllı tahtalarla donattık ama okul bahçelerimizi göz ardı ettik? Niye? Burada söylemek istediğim okul bahçelerimizin metrekare cinsinden yüzölçümünün kaç olduğu değildir. Söylemek istediğim okul bahçel...

Yeni kurumlara köklü değişiklikler

Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitime Giriş Sınavı (ALES) hakkında başta YÖK’ün duyurusunu ve haber kaynaklarından bir kaçını aşağıda belirtiyorum. Doğrusu haber metinlerini okuduğumda köklü değişiklik algımızın bilhassa kullanılan dil sayesinde artık yüzeysel bırakıldığını düşünmeye başladım. Bugün (20.09.2018) buraya Yeni Ekonomi Programının (YEP) "yenisini" de koyabiliriz. Düşündüğüm konu yapılan değişikliklerin ne kadar köklü olduğudur? Yapılan bir değişikliğin köklü olması ne demektir, nasıl bir şeydir “köklü” olmak? Köklü olmak kökü olan bir durumu bildiriyorsa şayet, 2-3 yıl sonra tekrar bir değişiklik yapılması durumunu nasıl açıklayacağız? Köklü olan usul ve esaslarda, yönetmeliklerde bir zaman sonra bir değişiklik yapmıyor muyuz? Yapıyoruz. Yapmak durumundayız, çağ değişiyor ne de olsa. Köklü olmak, kalıcı olmak değil midir? Öyledir. Kalıcıysa, esaslıysa bir uygulama 3-5 yıl sonra tekrar köklü adıyla değişiklik yapmak nasıl bir şeydir? Bir şey ...

Suit odalı postmodern kongreler...

Sınıf yönetimi ile ilgili ders kitabımın sıradaki okuma konusu "lider öğretmenin özellikleri". Mecburen okuyorum. Lider öğretmen(?). Kulağa ne hoş geliyor. Bir dakika diyorum, geriye sarıyorum hafızamı. Şimdi bildiğimiz 'öğretmenin' yanında bir de 'lider öğretmen' mi varmış? Vay başımıza gelenler. Ne demektir lider öğretmen? Peki, ö ğretmen ne demektir? Benim bildiğim öğretmen, öğretmendir. Bir kavramın başına bir sıfat kondurarak berikinin içi boşaltılıp diğeri doldurulamaz, Romalı efendiler. İşini yapan öğretmen vardır, bir de yapmayan vardır. Resim öğretmeni vardır, sınıf öğretmeni vardır, İngilizce öğretmeni vardır...vs. Öğretmene, lider öğretmen kavramını giydirmek zorlama, yahu! Tüketilecek kavramlar hanesine +1 lütfen. Onca işimiz varken n e gerek vardı? Uyduruk-kıvrık, eğilmiş-bükülmüş kavramların çoğalması ve yayılması için en uygun ortamların atmosfer basıncında düzenlenen post modern kongrelerin, seminerlerin, panellerin, atöl...

Araştırmanın T-ADI

Bu yazının yazılma amacı, araştıran, sorgulayan ve çözümleyici bir duruş sergileyen ya da sergileyeme cesaret edemeyen bireylerin kanatlarını daha güçlü çırpabilmelerine vesile olabilmektir. Görülen o ki kalıplaşmış önyargılar, bilgisizliğin gösterişli teşhiri, temellendirilmemiş bilgilere olan bağlılık ve otoriteye teslimiyet davranışlarımıza, düşüncelerimize yahut kavrayışımıza fazlasıyla etki etmektedir. Niyetim, okuyucuya aç gözlerini, bak yüreğine demektir. Şimdi tüm bildiklerimizi unutalım ve masamıza “araştırma” sözcüğünü yatıralım. Türk Dil Kurumunun (TDK) güncel Türkçe sözlüğüne bakalım,  araştırma sözcüğü ne demekmiş? Araştırma sözcüğünün ilk ve yaygın anlamı araştırmak işi, araştırı, istikşaf, taharri, tetkik tir. İkinci bir anlamı daha var o da, bilim ve sanatla ilgili olarak yapılan yöntemli çalışma, araştırı dır .  Güncel sözlükle yetinmeyelim. Araştırma sözcüğünü bir de terim olarak ele alalım ve TDK’nin terimler sözlüğüne bakalım. Araştırma sözcüğü b...

Fındık ve Soru Piyasalarında Yüksek Beklentilere Karşın Düşen Memnuniyetler

LGS, YKS, KPSS gibi ulusal ve merkezi olarak yapılan seçme ve yerleştirme sınavlarının mahiyeti ve bu sınavlara atfedilen önem dikkate alındığında sınavlara hazırlık süreci düşünmeye değerdir. Her sene LGS sonuçları açıklandığında sosyal medyada dolaşıma sokulan bu fotoğrafla birlikte belirtilen görüşler, eğitim sistemimizin çarpıklığını yüzümüze vurur da vurur. Merkezi sınavlara atfedilen önem -belki de yanlış algılama- nedeniyle eğitim-öğretim hizmetleri ziyadesiyle sakatlanır. Bu sakatlığa X kuşağı da Y kuşağı da Z kuşağı da maruz kalır. Eğitim sistemimiz, uzun zamandır test ve tost tartışmalarına sıkışmıştır. Özel dersler, okul sonrası kurslar, destekleme ve yetiştirme kursları, deneme sınavları, onlarca soru bankası kitapları… Sonuç; öğrenci mutsuz, öğretmen mutsuz, ebeveyn mutsuz. Bu kadar çok çalışmaya zaman ayırıp (sorular çözdürülüp) nasıl verimsiz/mutsuz olunabiliyordu acaba? İktisattın temel kavramlarını eğitime aktarılarak bu soruya cevap vermeye çalışılalım. Daha doğ...

Eleştirdiğini bari sen hiç yapma.

Sorularım var. İnsanlar ne kadar samimidir? İnsanlar, yasalara, kurallara ne derece uymaktadırlar? İnsanlar, kurallara saygı duyup gereğini yapmaktalar mı? Gelin, cevabı siz verin. Olay yeri, arabalar, ağaçlar tamamen gerçektir. Tarih 10 Eylül 2017. Batıkent Hüseyin Tek Parkı. Bu park, yalnızca itfaiye ve ambulans araçlarına açık olup 'normal şartlarda herkesin okuduğunu anladığı ortamlarda' araç trafiğine kapalı bir alandır. Parkın girişinde, trafik uyarı işaretleri mevcut olup parkın iki ucuna taştan bloklar konmuştur. Aslında trafik uyarı işaretini gören medeni insanlar için taştan bloklara dahi gereksinim duyulmaz ama bizde trafik uyarı işaretlerine rağmen ve hatta parkın tam karşısında açık otopark bulunmasına rağmen kural tanımayanlarımız yüzünden taştan bloklarla otomobil girişlerine engel olunmaya çalışılmaktadır. Parka çıkan ara sokaklardan parkın içine girip park etmeye hevesli mahalle sakinlerimiz yok mu, tabi ki var. Fotoğrafta gördüğünüz gibi yeşil alan olan par...