Ana içeriğe atla

Toplumsal bir iz düşüm olarak Gresham Yasası!

A ltın ve gümüş sikkelerin birlikte kullanıldığı zamanlarda insanlar altın olanı saklamış, gümüş olanı harcamış. Neden? Çünkü insanların değerli olanı elde tutması, değersiz olanı ise elden çıkarması oldukça rasyonel bir davranış.  İşte rasyonel olan bu davranışı, 16.yy’da İ ngiltere'de Kraliçe I. Elizabeth'in mali danışmanı olan Sir Thomas Gresham,   “kötü para, iyi parayı kovar” ifadesiyle ekonomik bir yasaya dönüştürmüştür. Gresham yasası, yazılı (nominal) değerleri a ynı fakat külçe değerleri farklı iki paradan, külçe değeri yüksek olan paranın piyasadan (dolaşımdan) çekilmesidir. Nominal değer ve külçe değeri ne demektir? Örneğin bir madeni paranın üzerinde “5 TL” yazıyorsa bu onun nominal değeridir. Külçe değeri ise paranın yapıldığı metalin (altın, gümüş, bakır, nikel vs.) piyasa değeridir. Yani parayı eritip sadece metal olarak sattığınızda elde edeceğiniz değerdir. Örneğin elinizde iki adet 5 TL’lik madeni para var. Biri gümüşten, diğeri nikelden yapılmış olsun. İki...

Sayıların kırbacından sonra bir vahaya nasıl düşülür?

Ayrıntılara çok fazla takılma huyumdan olsa gerek kendimi ikna etmemde bana yardımcı olmanızı talep ediyorum.
Kamuoyuyla paylaşılan ABİDE raporunu okudum ancak anlayamadım. Akademik bir iddiam olsa idi takdir edersiniz ki makalemi yazar, konuyu akademik bir platformda tartışırdım. Ancak söz konusu bu rapor kamuoyuyla paylaşılmışsa, o raporu hazırlayan uzmanların ne demek istediğini anlamakla sorumlu tutuyorum kendimi. Dil, herkese lazımdı ve benim dili, sözcükleri kullanarak çiftçi amcama yahut 7 yaşındaki oğluma ulusal bir rapordan çıkan sayısal sonuçları açıklamam gerekiyor, dostlar. Açıklayabilmem için de önce anlamam lazımdır.
Öncelikle MEB’in yapmış olduğu araştırmanın hazırlanışını, uygulanışını, ayrılan zamanı, çabayı, parayı düşünüyorum ve takdir ediyorum, doğrusu gurur duyuyorum. Binlerce öğrenciye uygulanarak yapılan bu araştırmanın hafife alınamayacak kadar kıymetli olduğunun da bilincindeyim. Akabinde hemen şunu merak ediyorum. MEB, tıpkı PISA’da olduğu gibi acaba kamuoyuyla şartsız, izne tabi olmadan veri dosyalarını paylaşır mı acaba? Veri dosyalarını paylaşırsa 3-5 analiz yapıp, 3-5 makale yazıp birkaç puan kaparız! Tercüman olmuş oldum, kusura bakmayın.
Dün sosyal medya hesaplarımdan bir yoklama yaptım. Yoklama sorum şu: “İki değişken arasındaki korelasyon katsayısı 0,04 ise katsayının miktarına göre nasıl bir yorumlama yaparsınız? (Katsayının yönünü ve tesadüfiliğini özellikle sormadığımı belirtirim) Cevap seçenekleri: İlişki var / İlişki yok”. Anlamlılık var mı?, Aykırı değer var mı? Ölçümler normal mi? sorularından tutun 0,30’dan küçükse ilişki düşük; 0,70den büyükse ilişki yüksek. Pozitif ise doğrusal ilişki var; negatif ise zıt yönlü ilişki var. 0,04 pozitiftir, ancak sıfır değildir ilişki vardır, alanyazın var, çok düşük ilişki vardır, ölçme araçları güvenilir mi, bu sonuçlar hangi veriden… vb. yorumları aldım. Bu yorumları alınca soru sormayı beceremediğimi anladım ve ikinci bir soruyla çıktım karşınıza. Dedim ki “10bin kişinin fizik ders başarıları ile o derse ilişkin ölçülen tutumları arasında hesaplanan korelasyon 0.04 ise bu korelasyon katsayısını nasıl yorumlarsınız? Cevap seçenekleri: Doğrusal ilişki vardır / Doğrusal ilişki yoktur.”  Cevabı iki seçenekten biri olan minik bir yoklama yaptım. Başarı testi yapmadım. Ortada bir jüri de yok. Hakem de yok. Biz bizeyiz. Niyetim ne kadar çok bildiğimizi ispatlamak değil; ne kadar çok kafalarımızın karışık olduğunu ispat etmek aslında. Ha cevaplama için iki seçenek yazdım ama üçüncü bir seçenek var mıydı? Her zaman vardır tabi. 3.cevap seçeneği cik ciksiz, bik biksiz. “Bilmiyorum” demektir. Diğer taraftan ikinci niyetim, yazılan raporların kimlere neden ulaşmadığının bir fotoğrafını çekebilmekti.
Şimdi çiftçi amcama bulunan 0,04 korelasyon katsayısı için çok temel bir şeyler söyleyebilmek istiyorum. Ama biz ne yaptık? Bilimsel olmak adına alanyazını önümüze serdik. Oysa derdim bilimsel bir platformda sayıların, istatistiklerin canını çıkartmak değildi. Sosyal bir ortamda hayata karışıp 0,04 katsayısı ne demektir, bunu anlayıp açıklayabilmekti. Bir başka deyişle, çiftçi amcamın merak ettiği korelasyon katsayısının kaç olduğundan ziyade, çiftçiliğe yönelik tutumlarının olumlu olmasına rağmen kazancı arasındaki ilişkinin var olup olmadığına dair bir şeyler söyleyebilir miyiz, bunun derdindeydim. Ve bizim uzman olup olmadığımızın bir cevabı, raporlarımızdaki bilgilerle gerçeklerin buluşamayışında başladığını fark ettim.  Öyle sanıyorum ki çok iyi bildiğimiz istatistiksel sonuçları, iki cümleyle sokaktaki vatandaşa açıklayabildiğimizde, aydının yaşadığı toplumla gerçekten bir bağ kurduğuna şahitlik etmiş olacağız.
Çok dağılmadan demek istediğime döneyim. ABİDE raporunu okudum. Bu raporu gerçekten uzmanlar hazırladıysa, bir uzman olarak bende diyorum ki bu rapor olmamış. Niye? İlkin anlaşılmıyor. İkincisi istatistiksel sonuçların bazısı yanlış, özensiz yorumlanmış ve bazı sonuçları beyan etme biçimi ise hiç olmamış diyorum. Üzgünüm söylemek zorundayım. Ben yanlış ifade ediyorsam lütfen siz de beni düzeltin. Kişiselleştirmem aksine kendimi geliştirme fırsatı yakalamışımdır, bırakmam peşinizi.
Anlamak için Sormak istiyorum. Rapordan aktarıyorum. Sosyal bilgiler testi başarı puanları ile öğrenci kaynaklı sorunlar arasındaki ilişki -0,29 ve Sosyal bilgiler testi başarı puanları ile öğrenciden kaynaklı olmayan sorunlar arasındaki ilişki -0,36 olarak bulunmuş. Buna göre öğrenci kaynaklı olmayan sorunların, öğrenci kaynaklı sorunlara nazaran öğrenci başarısı üzerinde daha olumsuz etkiye sahip olduğu söylenebilir. Bu korelasyon sonuçlarından daha olumsuz etkiye sahip olunduğu bilgisini nasıl, nereden çıkardınız? Daha olumsuz etki. Etki diyorsunuz bayım. Bunu söylediğinize göre olgulara dayalı deneysel bir çalışma yapmış olmalısınız diye düşünüyorum. Hatalıysam lütfen yazınız. Rica ediyorum çiftçi amcama ya da 7 yaşındaki oğluma bu korelasyon sonuçlarını doğru izah ediniz. Yok sen çok küçüksün, yok sen çiftçisin anlamazsın diyorsanız, aldığınız belgeleri ben yırtmadan lütfen kendiniz yırtıp atınız derim. Bu ifadeler, kamuoyuyla paylaşılmışsa şayet anlaşılmaya, izaha mecbursunuzdur.
Anlamak için sormak istiyorum. Rapordan aktarıyorum.  
Sosyal bilgiler öğretmenlerinin mesleki doyum ve mesleki yeterlik algıları­nın öğrencilerin sosyal bilgiler testi puanlarını yordama gücüne ilişkin yapılan çoklu doğru­sal regresyon analizinin sonuçlarına yer verilmiştir.
 Tablo X: Sosyal Bilgiler Testi Puanlarına İlişkin Regresyon Analizi Sonuçları
Değişken
p
İkili r
Kısmi r
(Sabit)
0,000
Mesleki yeterlik algısı
0,000
0,122
0,098
Mesleki doyum
0,002
0,084
0,044

Yukarıdaki tablo, çoklu regresyon tablosu mudur yoksa korelasyon katsayılarının sunumu mudur? Bu rapor bilimsel mi değil mi, kafam karışıyor doğrusu. P’leri, r leri görünce çiftçi amcama dönük yazılmış bir rapor değilmiş diye düşünüyorum. Ama sonra, canım benim herkesle paylaşılmış bir rapor bu, kendini dışlama, herkesle paylaşılan rapor herkes tarafından anlaşılabilirdir demektir, sen anlamıyorsun diyebilirsiniz. E ben anlamıyorsam o halde kabahatin çoğu bendedir diye iç sesim yükseliyor. Hadi o zaman anlatın bana. Bilimsel bir raporsa bu, beyan edilen çoklu regresyon sonuçları tablosunun çoklu regresyon tablosu olduğuna dair nasıl bir kanıtla beni ikna ederdiniz?  Çoklu regresyon tablosunda göremediğim değişken katsayılarını, beta katsayılarını, açıklanan varyansın bulunduğunu söyleyebilir misiniz? Ha pardon akademik bir rapor değildi, kamuoyuyla paylaşmıştık bu raporu değil mi? O zaman kamuoyuna lütfen izah ediniz, anlamlı bir ilişki ne demektir? “Öğrencilerin sosyal bilgiler başarı puanları öğretmen­lerinin mesleki gelişim indisi ile pozitif yönde, düşük düzeyli ve anlam­lı bir ilişki göstermektedir.” Raporda böyle yazıyor. Anlamlı bir ilişki ne demektir?
Anlamak için sormak istiyorum. Rapordan aktarıyorum.
Tablo X. Fen bilimleri Puanları ile Fen bilimleri Dersine Verilen Değer, Dersten Hoşlanma ve Fen bilimleri Öz-Yeterlik Algısı Arasındaki Korelasyonlar

Sosyal bilgiler dersine verilen değer
Sosyal bilgiler dersinden hoşlanma
Sosyal bilgiler dersine ilişkin öz-yeterlik
Sosyal bilgiler başarı puanları
,09
,14
,26
Öğrencilerin fen bilimleri dersine ilişkin öz yeterlik algılarının; fen bilimleri başarılarını etki­leme bakımından fen bilimleri dersine verdikleri değerden ve fen bilimleri dersinden hoşlanma durumlarından önce geldiği ileri sürülebilir.
Tabloya bakıyorum, sonra yoruma bakıyorum. Korelasyon katsayılarından bu yorum nasıl çıkarılmış, hangi gerekçe ile çıkarılmış anlayamıyorum. Bir de ne şiş yansın ne kebap yansın durumu var. Neymiş efendim. Önce geldiği ileri sürülebilirmiş. Ben de emin değilim ama ileri sürebilmekte fayda varmış gibi bir durum var işte.
Anlamak ve sormak istiyorum. Rapordan aktarıyorum. Öğrencilerin Türkçe testi puanları ile okula yö­nelik tutumları arasında ,023 ile çok düşük ve pozitif yönlü bir ilişki olduğu görülmektedir. Başka bir ifade ile öğrencilerin okula yönelik tutumları art­tıkça (pozitife yaklaştıkça) Türkçe başarı puanlarının düşük miktarda da olsa arttığı yorumu yapılabilir.
Yanacaksa ya şiş yansın, ya kebap lütfen.0,023 çok düşük ve pozitif yönlü ilişkiyi gösteriyorsa 0,30 olan bir katsayıya da aynı yorumu yaptığınızda ha 0,02, ha 0,30. Bir önemi yok mu? Niceliksel büyüklüğün bir kıymeti yok mu? O zaman bu iki katsayı arasındaki niceliksel büyüklüğü nasıl yorumlamak gerekecektir? Doların TL karşılığını virgülden sonra dört basamaklı sayı olarak görme algımızdan olsa gerek kafalarımız çok karışık. Hadi ondalık azaltarak yuvarlayalım bu sayıyı. 0,023 yuvarlayalım: Hop 0,02. Hadi bir daha yuvarlayalım. 0,0 ee oldu mu size katsayı 0,0. Ne demiştiniz bana? İlişki düşük miktardaydı, e şimdi oldu ilişki yok. Var mı, yok mu? Çekinme işte doğrusal ilişki yok, yaz. Doğrusal olmayan ilişki varsa da MEB verileri paylaşırsa ona da biz bakarız artık. Eee şimdi çiftçi amcama Türkçe testi puanları ile okula yö­nelik tutumları arasında doğrusal bir ilişki yok diyelim de adamağız anlasın bir şeyler. Çiftçi amcama çocuklarına okulu sevdirmekten vazgeç sen demiyoruz ya!  Ama çiftçi amcama şunu da izah etmekte fayda var. Türkçe testi puanları ile okula yö­nelik tutumları arasında doğrusal bir ilişki yoktur demek vazgeç bu sevdadan demek gibi bir şeydir. Yani Ayşe’nin seninle kuracak bir ilişkisi yok demekle eş değerdir. İlişki yoksa özgürüz işte ikimizde. Neyi zorluyoruz. Başarı ile tutum arasında ilişki yok. Kuramsal bir bilgiyi doğrulamak adına sayılara, sübjektif kriterlerle bu kadar çok acı çektirmek de olmamalı. Bulunan korelasyon katsayısını 0,30 değerini ölçü alıp neymiş efenim alanyazın böyle dermiş diye bulduğunuz 0,023 katsayısına ilişki düşük demeye gerek yok. Hadi bir parça daha ısıtalım nöronlarımızı. Yasaklı wikipedia’ya bakarsanız der ki korelasyonun karesi, açıklanan varyanstır. Öğrencilerin Türkçe testi puanları ile okula yö­nelik tutumları arasında 0,023  ilişki katsayısı bulmuştuk ya alın karesini, eder 0,001. Çiftçi amcamın anlayacağı dilde anlatırsam açıklanan varyans %0’dır. Tüh şimdi de benim oğlan anlamadı, açıklanan varyans ne demektir der. Öğrencilerin Türkçe testi puanlarının %0’ını okula yö­nelik tutumları açıklıyormuş dedim, benim oğlan gene anlamadı. Yavrucum senin ve senin gibi öğrencilerin okula yönelik tutumlarını, Türkçe testi başarı puanları açıklayamıyormuş dedim. Cık gene anlamadı. Dedim ki artık “oğul senin ve senin gibi öğrencilerin Türkçe testi başarılarınızın, okula yönelik tutumlarınızla bir ilişkisi yokmuş. Açıklanan varyans 0”. Ben kızınca, oğul anlamış gibi yaptı artık, ne yapsın? Ama raporda yazıyor “az da olsa, düşük miktarda da olsa” diye, değil mi?
Hep derim, sayılara bu derece bağlılık, bilimde dogmatizimi getirir. Her şeyin aşırısı zarar, akla da zarar.

Siz yine de 0,023 katsayısı az da olsa vardır, doğrusal pozitif yönlü ilişki vardır ısrarında olabilirsiniz. Ben de derim ki açıklanan varyansı düşünün. Olmadı bu katsayının elde edildiği örneklemi düşünün. Raporda yazıyor, tabakalı örnekleme yöntemi ile örneklem seçilmiş. 34700 öğrenciden bilgiler toplanmış. Dolayısıyla 0,023 gibi bir katsayıyı herkesin anlayacağı bir dille yorumlamaktan neden çekiniliyor? Kocaman bir örnekleminiz var. Uç/aykırı değer var diye şüphe etmeye de gerek yok. Cevapların kodlanarak alındığı bir çalışmada uç değeri arasanız da bulamazsınız. Düşünsenize 10 maddelik 5li likert tipi ölçeklenmiş bir tutum ölçeğine verilmiş cevapları optik formla değerlendiriyorsunuz.  Yani öğrencinin 1 ila 5 arasında başka bir seçeneği kodlamasının ihtimali yok. Yani 5 cevabı yerine 555 diye kodlama yapmamın imkânı yok. 10 madde varsa tutum puanlarının 10 ile 50 arasında değişeceği de açıktır. 30bin kişilik bir veri setine tutum puanlarının uç değerlerini bir çıkarı ver derseniz şayet SPSS’e,  size 10 ve 50 puanı alan 5er tane öğrenci SPSS çıkarır mı? Çıkarır. Eh Spss mi akıllı ben mi akıllıyım. 30bin kişinin olduğu veri setinden 10 ve 50 puan alan beşer öğrenciyi veri setinden çıkarmakla da 0,023 olan korelasyon katsayısının 0,23 olacağını sanmayınız lütfen. Açık açık 30bin kişiden elde ettiğiniz verilere bakıp 0,023 katsayısı için doğrusal bir ilişki yok deyiverin. Siz diyemiyorsanız ben diyorum: 30bin öğrencinin ölçülen Türkçe testi puanları ile okula yö­nelik tutumları arasında doğrusal bir ilişki yok işte. Ha bu sonuç tesadüfi mi değil mi? Ben de bilmiyorum. Çünkü raporda buna ilişkin bilgi yok. Daha doğrusu kimi sonuçta var, kimisin de yok. Niyesini bana sormayın, raporu ben yazmadım. Söz sırası şimdi, savunma makamınındır.


Okumak için güzel bir gün, okumaya devam et.

Eğitimde yeni putumuz: STEM

Eğitim; ne derseniz deyin bir piyasa artık. Uşakları var, köleleri var ve bir de sahipleri. Özellikle eğitimcilerin eliyle piyasaya sunulan “eğitim modeli tarifelerini”, reform adıyla  ithal edilen uygulamaları bir düşünelim mi?   Yapılandırmacı öğretim modeli ile başlayan 'yeniye' olan hevesimiz sayesinde işbirlikçi öğrenme, proje temeli, beyin temelli, aktif öğrenme, performans değerlendirme, alternatif(!) ölçme ve değerlendirme araçları gibi kavramlarla coşup taşmadık mı? Hatırlamadınız mı? Eğitimde öğretmen mi aktifti öğrenci mi aktifti daha buna karar verememişken yahut ölçme ve değerlendirme araçları ile süreci mi sonucu mu ölçüyorduk buna nokta koyamamışken öğrencilerimizin ellerine tablet tutuşturmadık mı? Sonra olmadı bu deyip tabletleri alıp sınıflara akıllı tahtalar kondurmadık mı? Bir anda bilgi iletişim teknolojileri (BİT) kavramıyla karşı karşıya kalmadık mı? Sahi bu BİT’in eğitimdeki maksadı neydi? Yoksa araç mıydı amaç mıydı? Off offf. Çok kafam k...

Bilimsel eleştiri olmayınca kişisel tavsiyelerle bilim yapılır mı?

Söz konusu olan bilim ise b eğenilerimiz, tercihlerimiz veya alışkanlıklarımız “bilimsel bir eleştiri” niteliği taşır mı?  Hayatta taşımaz. Olsa olsa bunun adı öneridir, tavsiyedir. Mesleki ve kişisel yaşantımda tesadüf ettiğim durumun (birazdan anlatacağım) sıklığı o kadar arttı ki sessiz kalamayacağım daha fazla. Şöyle izah etmeye çalışayım. Örneğin çoban salatası yapacaksınız. Malzemesi bellidir. Domates, salatalık, biber, kuru soğan, maydanoz, tuz, sıvı yağ ve limon. Malzemeyi ister elinde doğra; ister robotta. İster sürmene bıçağı kullan; ister çin malı bir bıçak. Fark eder mi? Doğrama işlemi olduktan sonra hiç de fark etmez. Eğer çoban salatası yapacaksanız sebzeleri doğramanın bir usulü vardır. O usûl de parçaların küçük olmasıdır. Hangi doğrama aracını kullanırsanız kullanın, esas olan sebze parçalarının büyüklüğüdür. Salatalıkları halka halka, domatesleri yarım ay şeklinde doğrarsanız şayet bunun adı olmaz çoban salata, olur size söğüş salata. Usûlü yani yolu-yöntemi, ç...

Öğretmenler gününün şerefi haysiyetine bu yazı...

Öğretmen kimdir? Nedir, nasıl bir şeydir? Öğretmen, anne midir yoksa baba mıdır? Kitap mıdır, rehber midir? Usta mıdır, rol-model midir? Dahası nasılsınız? *** Kitaplardan okudum, yaşayarak öğrendim. Birey, doğduğu andan itibaren öğrenen ve deneyimleyenmiş. Birey, doğası gereği, çevresini gözler ve izlermiş; çevresindekileri taklit ve tekrar edermiş. Hepimiz için böyledir bu işler. Sosyal öğrenmenin kuramcısı Albert Bandura da ifade eder ki bizler, doğrudan tecrübe etmediğimiz ancak çevremizdeki bireylerin tecrübelerinden de öğrenebilen canlılarız. İyi ki kimi acı tecrübeleri yaşamadan öğrenen canlılarız.  Asla tecrübe etmek istemediğimiz davranışları,  b aşkalarının davranışlarının sonuçlarını gözlemleyerek öğreniyoruz, ne mutlu bize! Kimi durumda, tanıdığımız ya da tanışık olduğumuz kişilerden kendimize örnek davranışlar ve düşünceler  seçiyoruz ve öğreniyoruz. Kimi öğrenmelerimiz içgüdüsellikten, kimisi var olma, yaşamda kalma gayemizden. Kimi öğrenmelerimiz d...

Hayatıma matematik girmez olaydın...

Sizlerle yaşadığım yere ilişkin bir uydu haritası göstermek istiyorum. Bu harita üzerinden sorularıma cevaplar arıyorum. Bilenlerden hatta icra makamlarından bilgilerini rica ediyorum. Şimdilik masumiyet karinesi sebebiyle okul isimlerini, mahalle, il, ilçe bilgilerini paylaşmıyorum. İlgili, bilgili ve yetkili kimselerin benimle temas etmesi durumunda yerin açık adres bilgisini elbette verebilirim. Şimdi arkamıza yaslanalım ve bir süre haritaya bakalım. Kuşları göremeyeceksiniz ama ağaçları görebilirsiniz. Hatta içinizdeki çocuğu öldürmemişseniz karıncaları, uçuşan kavak polenlerini dahi görebilirsiniz. Bahar da geldi, bahçede oynayan çocukları yoksa göremediniz mi hâlâ? Neyse bu kadar romantizm yeter bize! Gerçeklere dönelim şimdi. Yukarıdaki uydu haritasında görülen yer, benim yaşadığım yere, evime çok yakındır. Uydudan işaretlediğim yerin çevresi 755 metredir. Fotoğrafa bakıyorum ve işaretlediğim yerin şekline yamuk deyiveriyorum. Yani, yamuğumuzun çevresi 755 metre ...

Eğitim, okulun bahçesinde başlar.

Bedeni, ruhu eğitmeden yahut eğitim kurumlarında bedene ve ruha (duyguya) mekân yaratmadan "akıl eğitimi" nafile bir çaba olarak kalmaya -ne yazık ki- devam edecek. Okul bahçelerine bakın. Orada ne ruh (sanat-estetik) ne de beden (eğitimi) kalmıştır. Okul bahçeleri pek çoğumuz için artık sadece tören alanlarından daha fazlası değildir. Söylemek zorundayım; eksiltilmiş mekânlarda, aklın eğitimi de yarımdır, tamamlanmamıştır. Şimdi sorarım çiçekler, sadece seyirlikse okul bahçeleri kimin içindir? Bedenimizi, duygularımızı keşfedemiyoruz; bedenimize, duygularımıza hâkim olamıyoruz? Bedenimize ve ruhumuza egemen olamadığımız için bilge insan da olamıyoruz.   Bedenimizi keşfetmeden aklı keşfetmek! Nasıl olur? Bedenini, ruhunu keşfetmeyen aklını nasıl keşfeder? Sınıflarımızı akıllı tahtalarla donattık ama okul bahçelerimizi göz ardı ettik? Niye? Burada söylemek istediğim okul bahçelerimizin metrekare cinsinden yüzölçümünün kaç olduğu değildir. Söylemek istediğim okul bahçel...

Yeni kurumlara köklü değişiklikler

Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitime Giriş Sınavı (ALES) hakkında başta YÖK’ün duyurusunu ve haber kaynaklarından bir kaçını aşağıda belirtiyorum. Doğrusu haber metinlerini okuduğumda köklü değişiklik algımızın bilhassa kullanılan dil sayesinde artık yüzeysel bırakıldığını düşünmeye başladım. Bugün (20.09.2018) buraya Yeni Ekonomi Programının (YEP) "yenisini" de koyabiliriz. Düşündüğüm konu yapılan değişikliklerin ne kadar köklü olduğudur? Yapılan bir değişikliğin köklü olması ne demektir, nasıl bir şeydir “köklü” olmak? Köklü olmak kökü olan bir durumu bildiriyorsa şayet, 2-3 yıl sonra tekrar bir değişiklik yapılması durumunu nasıl açıklayacağız? Köklü olan usul ve esaslarda, yönetmeliklerde bir zaman sonra bir değişiklik yapmıyor muyuz? Yapıyoruz. Yapmak durumundayız, çağ değişiyor ne de olsa. Köklü olmak, kalıcı olmak değil midir? Öyledir. Kalıcıysa, esaslıysa bir uygulama 3-5 yıl sonra tekrar köklü adıyla değişiklik yapmak nasıl bir şeydir? Bir şey ...

Suit odalı postmodern kongreler...

Sınıf yönetimi ile ilgili ders kitabımın sıradaki okuma konusu "lider öğretmenin özellikleri". Mecburen okuyorum. Lider öğretmen(?). Kulağa ne hoş geliyor. Bir dakika diyorum, geriye sarıyorum hafızamı. Şimdi bildiğimiz 'öğretmenin' yanında bir de 'lider öğretmen' mi varmış? Vay başımıza gelenler. Ne demektir lider öğretmen? Peki, ö ğretmen ne demektir? Benim bildiğim öğretmen, öğretmendir. Bir kavramın başına bir sıfat kondurarak berikinin içi boşaltılıp diğeri doldurulamaz, Romalı efendiler. İşini yapan öğretmen vardır, bir de yapmayan vardır. Resim öğretmeni vardır, sınıf öğretmeni vardır, İngilizce öğretmeni vardır...vs. Öğretmene, lider öğretmen kavramını giydirmek zorlama, yahu! Tüketilecek kavramlar hanesine +1 lütfen. Onca işimiz varken n e gerek vardı? Uyduruk-kıvrık, eğilmiş-bükülmüş kavramların çoğalması ve yayılması için en uygun ortamların atmosfer basıncında düzenlenen post modern kongrelerin, seminerlerin, panellerin, atöl...

Araştırmanın T-ADI

Bu yazının yazılma amacı, araştıran, sorgulayan ve çözümleyici bir duruş sergileyen ya da sergileyeme cesaret edemeyen bireylerin kanatlarını daha güçlü çırpabilmelerine vesile olabilmektir. Görülen o ki kalıplaşmış önyargılar, bilgisizliğin gösterişli teşhiri, temellendirilmemiş bilgilere olan bağlılık ve otoriteye teslimiyet davranışlarımıza, düşüncelerimize yahut kavrayışımıza fazlasıyla etki etmektedir. Niyetim, okuyucuya aç gözlerini, bak yüreğine demektir. Şimdi tüm bildiklerimizi unutalım ve masamıza “araştırma” sözcüğünü yatıralım. Türk Dil Kurumunun (TDK) güncel Türkçe sözlüğüne bakalım,  araştırma sözcüğü ne demekmiş? Araştırma sözcüğünün ilk ve yaygın anlamı araştırmak işi, araştırı, istikşaf, taharri, tetkik tir. İkinci bir anlamı daha var o da, bilim ve sanatla ilgili olarak yapılan yöntemli çalışma, araştırı dır .  Güncel sözlükle yetinmeyelim. Araştırma sözcüğünü bir de terim olarak ele alalım ve TDK’nin terimler sözlüğüne bakalım. Araştırma sözcüğü b...

Fındık ve Soru Piyasalarında Yüksek Beklentilere Karşın Düşen Memnuniyetler

LGS, YKS, KPSS gibi ulusal ve merkezi olarak yapılan seçme ve yerleştirme sınavlarının mahiyeti ve bu sınavlara atfedilen önem dikkate alındığında sınavlara hazırlık süreci düşünmeye değerdir. Her sene LGS sonuçları açıklandığında sosyal medyada dolaşıma sokulan bu fotoğrafla birlikte belirtilen görüşler, eğitim sistemimizin çarpıklığını yüzümüze vurur da vurur. Merkezi sınavlara atfedilen önem -belki de yanlış algılama- nedeniyle eğitim-öğretim hizmetleri ziyadesiyle sakatlanır. Bu sakatlığa X kuşağı da Y kuşağı da Z kuşağı da maruz kalır. Eğitim sistemimiz, uzun zamandır test ve tost tartışmalarına sıkışmıştır. Özel dersler, okul sonrası kurslar, destekleme ve yetiştirme kursları, deneme sınavları, onlarca soru bankası kitapları… Sonuç; öğrenci mutsuz, öğretmen mutsuz, ebeveyn mutsuz. Bu kadar çok çalışmaya zaman ayırıp (sorular çözdürülüp) nasıl verimsiz/mutsuz olunabiliyordu acaba? İktisattın temel kavramlarını eğitime aktarılarak bu soruya cevap vermeye çalışılalım. Daha doğ...

Eleştirdiğini bari sen hiç yapma.

Sorularım var. İnsanlar ne kadar samimidir? İnsanlar, yasalara, kurallara ne derece uymaktadırlar? İnsanlar, kurallara saygı duyup gereğini yapmaktalar mı? Gelin, cevabı siz verin. Olay yeri, arabalar, ağaçlar tamamen gerçektir. Tarih 10 Eylül 2017. Batıkent Hüseyin Tek Parkı. Bu park, yalnızca itfaiye ve ambulans araçlarına açık olup 'normal şartlarda herkesin okuduğunu anladığı ortamlarda' araç trafiğine kapalı bir alandır. Parkın girişinde, trafik uyarı işaretleri mevcut olup parkın iki ucuna taştan bloklar konmuştur. Aslında trafik uyarı işaretini gören medeni insanlar için taştan bloklara dahi gereksinim duyulmaz ama bizde trafik uyarı işaretlerine rağmen ve hatta parkın tam karşısında açık otopark bulunmasına rağmen kural tanımayanlarımız yüzünden taştan bloklarla otomobil girişlerine engel olunmaya çalışılmaktadır. Parka çıkan ara sokaklardan parkın içine girip park etmeye hevesli mahalle sakinlerimiz yok mu, tabi ki var. Fotoğrafta gördüğünüz gibi yeşil alan olan par...