A ltın ve gümüş sikkelerin birlikte kullanıldığı zamanlarda insanlar altın olanı saklamış, gümüş olanı harcamış. Neden? Çünkü insanların değerli olanı elde tutması, değersiz olanı ise elden çıkarması oldukça rasyonel bir davranış. İşte rasyonel olan bu davranışı, 16.yy’da İ ngiltere'de Kraliçe I. Elizabeth'in mali danışmanı olan Sir Thomas Gresham, “kötü para, iyi parayı kovar” ifadesiyle ekonomik bir yasaya dönüştürmüştür. Gresham yasası, yazılı (nominal) değerleri a ynı fakat külçe değerleri farklı iki paradan, külçe değeri yüksek olan paranın piyasadan (dolaşımdan) çekilmesidir. Nominal değer ve külçe değeri ne demektir? Örneğin bir madeni paranın üzerinde “5 TL” yazıyorsa bu onun nominal değeridir. Külçe değeri ise paranın yapıldığı metalin (altın, gümüş, bakır, nikel vs.) piyasa değeridir. Yani parayı eritip sadece metal olarak sattığınızda elde edeceğiniz değerdir. Örneğin elinizde iki adet 5 TL’lik madeni para var. Biri gümüşten, diğeri nikelden yapılmış olsun. İki...
Eğitimle ilgili tartışmaları izlemeye devam
ediyorum. Gördüğüm her yorumu, haberi de okumaya çalışıyorum. Bir nevi kendime
gönüllü işkence yapıyorum. Konu bütünlüğü olmasa da özü itibariyle eğitim
uygulamaları ile ilgili tespitlerimi paylaşmak istiyorum. Bu yazımda uzun lafın
kısası yok ama sonuna kadar okuma gayretinde bulunanlara şimdiden teşekkürlerimi
sunuyorum.
- Bakanlığın Ölçme, Değerlendirme ve Sınav hizmetleri genel müdürlüğü, 15 Eylül 2017 saat: 13.57’de resmi web sayfasından merkezi ortak sınavda açık uçlu (!) sorulara yer verileceğini duyurmuştur. Aynı duyuruda soru ve cevap örneklerini de yayımlamıştır. Duyuru metni: http://odsgm.meb.gov.tr/www/8-siniflar-merkez-ortak-sinavlarinda-uygulanacak-acik-uclu-sorular/icerik/277
- Sayın Cumhurbaşkanı 15 Eylül 2017 saat 21.10’da canlı yayında teog’un kaldıracağını ifade etmiştir. Yayın ve haber metni: http://www.sabah.com.tr/gundem/2017/09/16/cumhurbaskani-erdogan-teog-kaldirilmasi-lazim
- Bakanlığın Orta Öğretim Genel Müdürlüğü, 20 Eylül 2017 saat:16.18’de resmi web sayfasından 16/9/2017 tarihli ve 30182 sayılı Resmi Gazete´de yayımlanan Orta Öğretim Kurumları Yönetmeliği (değiştirilen maddelerle birlikte) ilan etmiştir. Duyuru metni: https://ogm.meb.gov.tr/www/mill-egitim-bakanligi-ortaogretim-kurumlari-yonetmeliginde-degisiklik-yapilmasina-dair-yonetmelik/icerik/602
- Bakanlığımızın Saat 14’de teog’da açık uçlu soru sorma ve soru örneklerini duyurusuna müteakiben aynı gün 7 saat sonra Cumhurbaşkanının teog’u kaldırdım söylemi arasında nasıl bir ilişki vardır? 7 saat önce sınav var, duyurusu var; 7 saat sonra sınav yok, canlı yayında haberi var. Kurum ve kişilerin birbirlerinden bağımsız olmaları ancak bu kadar yanlış anlaşılabilirmiş. Eğitim politikaları ile ilgili kararları kim ya da hangi kurumlar vermelidir sorusunu sorsam daha iyi ederim sanırım. Adında eğitim ifadesinin geçtiği Milli Eğitim bakanlığının işlevi nedir? Bu noktada bu sorumun cevabını gerçekten çok merak ediyorum. Bu bakanlıkta görev yapan atanmışlar veya seçilmişler ne yapmaktadırlar, görev tanımlarını kontrol etmeleri gerekmez mi? Bana göre hava hoş: işi yapan sizsiniz ama kararı başkası veriyor. Siz bilirsiniz.
- 15 eylül akşamı Teog’un kaldırılmasına ilişkin alınan karardan sonra 16.09.2017 tarihinde yayımlanan ortaöğretim kurumları yönetmeliğine bu kararların sonuçları yansıtıldı mı acaba? Yönetmeliğin 45.maddesi 1’in c bendinde “Gerektiğinde ilçe, il ve ülke genelinde ortak sınavlar yapılabilir. Bu sınavların uygulanmasına ilişkin iş ve işlemler millî eğitim müdürlükleri veya Bakanlıkça yürütülür.” ifadesi bulunmaktadır. Dolayısıyla en azından liselerde ortak sınavların kaldırıldığını iddia edemeyiz demektir. Bu durumu YGS/LYS kalkacak mı tartışması yapıldığı için de ifade etmek istedim. Gerçi YGS/LYS’yi MEB değil ÖSYM yapıyor ama demek ki MEB’de liselerde ortak sınavlar yapabilirmiş. Ortak sınav kalktı veya yok ise 45. maddenin 1-c bendinin,bu yönetmelikte kanımca yer almaması gerekirdi. Bu arada ortaöğretim kurumları ifadesinden 9,10,11 ve 12.sınıflarda öğrenim gören gençlerin devam ettiği liseler anlaşılmalıdır. Peki bizim lise eğitimimiz nasılmış, yönetmelik ne diyor merakımdan 16/9/2017 tarihli ve 30182 sayılı Resmi Gazete´de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmeliği inceledim. Neden? Çünkü tartışma, üniversiteye giriş sınavlarına sıçradı, PISA raporlarına atıflar başladı. Açık uçlu soru mu ucu açık soru mu adının dahi doğru konamadığı bir madde tipinin, ortak ve merkezi sınavlarda yer almasının gereği saçma gerekçelere tabi kılınmak isteniyor...vs. Ben de ne yazıyoruz, ne yapıyoruz biraz kurcalamaya başladım. Başlıyorum.
- Ortaöğretim kurumları yönetmeliğinin 43. maddesi b bendi. “Öğrencilerin başarısı; öğretim programı öğrenme kazanımları esas alınarak dersin özelliğine göre yazılı sınavlar, uygulamalı sınavlar, performans çalışmaları ve projeler ile işletmelerde beceri eğitiminde/stajda alınan puanlara göre tespit edilir.” Bu ifadeyi okuduğumda performans çalışmalarının ne olduğunu merak ettim. Yönetmeliğin 4.maddesinin s bendinde performans çalışmaları şu şekilde tanımlanmıştır. “Performans çalışması: Ders programında öngörülen eleştirel düşünme, problem çözme, okuduğunu anlama, yaratıcılığını kullanma ve araştırma sonucu elde edilen kazanımların yazılı, sözlü ve/veya uygulamalı olarak paylaşılmasına yönelik ders öğretmeninin gözetiminde yapılan bireysel veya grup çalışmasını.” Hoppalaaa! Biz okullarda, sınıflarımızda 14 -17 yaşlarındaki gençlerimize eleştirel düşünme, problem çözme çalışmaları yaptırıyormuşuz. Çocuklarımızın yaratıcılıklarını kullanmalarını sağladığımız gibi ölçüyormuşuz da. Yönetmelikte var, maddesi var. Kaldı ki bu madde yeni de konmamış. O zaman ne diye bar bar bağırıyoruz? Her ders için çocuklarımızın performans çalışmaları varmış, düşünme becerilerini de bu performans çalışmalarında ölçüyormuşuz zaten. Sınıf içi ölçmelerde ezber ölçmüyormuşuz ki? Hem çoktan seçmeli testlerin ezber ölçtüğünü nereden çıkardınız? Ortak sınavlarda üst düzey becerileri ölçmesek ne oluyor acaba? Sınıf içinde bol bol üst düzey becerileri ölçüyoruz ya! 4 yılın sonunda merkezi bir sınava açık uçlu (! ucu açık mıydı yoksa) soru koymasak ne oluyor acaba? Neymiş efenim açık uçlu (! ucu açık mıydı yoksa) soru ile kişilerin düşünme becerileri, üst düzey becerileri ölçülürmüş. Yahu binlerce kişinin katıldığı ortak ve merkezi bir sınava açık uçlu (! ucu açık mıydı yoksa) 1-2 soru koymakla bu üst düzey dediğimiz becerileri hemen ölçtüğümüzü size kim söyledi? Olmayan bir şeyi nasıl ölçeceğiz? Varsa sorun yok, her türlü ölçeriz. Temel sorun bence ortak ve merkezi sınavların üst düzey becerileri ölçmesi değil sınıf içinde çocukların üst düzey becerilerinin geliştirilmesidir. Milyon kişinin katıldığı merkezi ve ulusal bir sınava (üstelik sınavın amacı da net değilken) açık uçlu soru koyarak üst düzey beceri ölçmesi yapmaya gerek var mı? Amaç nedir? Bakın yönetmelikte var. Yazıyor orada, okullarda öğrenciler performans çalışmaları yapıyorlar. Sadece performans çalışması mı projede yapıyorlar. Maddesi var. Yönetmeliğin 50.maddesi 1. bendi buyurun.“Öğrenciler okulların özelliklerine göre sınavların dışında proje ve performans çalışması ile topluma hizmet etkinliklerine yönelik seminer, konferans ve benzeri çalışmalar yaparlar. Öğrenciler, her dönemde tüm derslerden en az bir performans çalışması, her ders yılında en az bir dersten proje hazırlama görevini yerine getirirler.” Öğrenciler 4 yıl yani 8 dönem boyunca aldıkları tüm derslerden en az bir adet eleştirel düşündüklerine delil gösterecek performans çalışmaları yapıyor demektir bu. Bir de 8 dönem boyunca en az bir tane de proje yapıyorlarmış. Etti mi iki. Öğrenciler, 8 dönem boyunca 8*2 (performans+proje)=16 kez araştırıp düşündükleri, problem çözüp yaratıcılıklarını geliştirdikleri çalışmalar yapıyorlarmış, demektir. Neyimize yetmiyor? 4 yıl içinde her bir ders için 16 kez performans ölçmüşüz, bu ölçme sonuçlarına güvenmiyoruz da 4 yılın sonunda ortak ve merkezi bir sınavın testlerinin her birindeki 1 ya da 2 açık uçlu (yoksa ucu açık mıydı?) soruyu cevaplayacak olan öğrencilerin üst düzey becerileri kazandığına mı inanacağız? Bu arada 4.madde ş.bendinde projenin tanımı var. “Proje: Öğrencilerin istekleri doğrultusunda belirlenen bir konuda inceleme, araştırma ve yorum yapma; yeni bilgilere ulaşma, özgün düşünce üretme ve çıkarımlar sonucunda bir ürün ortaya koymak amacıyla ders öğretmeni rehberliğinde bireysel veya grup hâlinde yaptıkları çalışmayı” ifade ediyormuş. Bireylerin üst düzey düşünme becerilerinin geliştirilmesi amacı, YGS/LYS’de veya herhangi bir ulusal merkezi sınavda sorulacak olan açık uçlu (yoksa ucu açık mıydı?) sorularla sağlanamaz. Bana öyle geliyor ki düğümü çözmek için yanlış ipin ucundan tutuyoruz. Bu üst düzey becerileri ölçmekse gerçekten mesele, yönetmeliği var, maddesi var işte. Sınıf içi ölçmelerde bu üst düzey beceriler pek ala ölçülüyormuş!. Buna üstelik önem veriyormuşuz. Yönetmeliği var maddesi var. Bakınız 43. Madde e bendine. “Öğrencilerin başarısının belirlenmesinde, eleştirel ve yaratıcı düşünme, araştırma, sorgulama, problem çözme ve benzeri becerileri ölçen araç ve yöntemlere önem verilir.” Yazıyor mu? Yazıyor.
- Lütfen tanıdığınız bir iki lise öğrencisinin karnesine bakınız. Orada her ders için en az iki yazılı yoklama puanı, en az iki tane performans puanı, proje puanı olmadı uygulama puanı sütunlarını göreceksiniz. Örneğin ben size bir öğrencinin edindiğim 1.dönem not bilgilerini aktarayım. Seçmeli ileri fizik dersi 1.sınav puanı 41 ve 2.sınav puanı 50. Performans puanlarına bakıyoruz. 100 ve 80. Seçmeli ileri kimya dersi 1.sınav puanı 53 ve 2.sınav puanı 18. Performans puanları 90 ve 90. Din kültürü ve Ahlak bilgisi 1.sınav 26 ve 2.sınav 55, performans puanları 100 ve 85. Aynı öğrencinin bir başka dersi Yabancı dil 1.sınav puanı 50 performans puanları 100 ve 100, uygulama puanı 95. Bu tabloya ne demeli şimdi? Yazılı yoklamayı yapan öğretmen ile performans puanını veren öğretmen aynı değil mi? Yazılı yoklamayı cevaplayan öğrenci ile performans çalışmasını yapan öğrenci de aynı değil mi? Sorum şu: yazılı yoklama sonuçları düşük olan öğrencilerimizin performanslarının yükseklerde seyretmesinin sorumlusu kimdir? Performans ve proje çalışmaları, bonus puan toplama araçları mıdır? Hani biz performans ve proje çalışmalarıyla çocuklarımızı eleştirel düşüncede yetiştirip araştırma yapmalarını sağlayacaktık. Çocuklara, gençlere bol keseden bonus puanlar dağıtarak mı eleştirel düşünmelerini sağlayacağız? Ben kendime şunu soruyorum: yazılı sınavlarım 26 ve 55 ise -nasıl bir performanstır ki bu- iki yazılı yoklamada (üstelik açık uçlu sorulu, yazılı yoklama bunlar) açığa vuramadığım gizil yeteneğimi performans çalışmalarında yüksek derecede göstermiş oluyorum? Sevgili öğretmenim, sen beni sınıf içinde doğru ölçüp değerlendirmez isen ulusal ve merkezi sınavı hatta uluslararası sınavı beni ölçmeye gelse zararı banadır. Olan benim yeteneğime, becerilerime olmuştur. Bonus performans puanları aslında çocuklarımızın, gençlerimizin beceri gelişimlerini durdurmaktadır. Çocuklarımızın, gençlerimizin becerilerini durdurmak için değil becerilerini geliştirmek için kaynak, emek ve zaman harcamıyor muyuz? Dolayısıyla önce öğretmenlerimizin sınıf içinde performans çalışmalarının öğrencinin gelişimi için yapıldığını ve öğretmenlerimizin ne bir eksik ne bir faza puanla öğrencinin performansı ölçüsünde puan vermelerini sağlamalıyız. Ortak ve merkezi sınavlarda açık uçlu (! ucu açık mıydı yoksa) soru sormak demek ilkin milyonlarca kişi için puanlayıcıların puanlama tutarlılığının ne olduğunu gündeme getirir. Yönetmelik yazılı sınav yapmayı, performans ve proje çalışmalarını sınıf içindeki ölçme ve değerlendirme sürecine bırakmış, hiç değilse sınıf içi ölçme ve değerlendirme sürecini doğru düzgün yönetecek öğretmenlerimizi yetiştirelim. Öğretmenlerimiz sınıf içi ölçme ve değerlendirme sürecini doğru düzgün yönetemiyorsa ulusal ve merkezi bir sınavla neyi ölçtüğünüzü varın siz düşünün?
- İlle de açık uçlu soru sorulsun ısrarı bu noktada gereksizdir. Bakın 4 yıl boyunca çocuklarımıza, gençlerimize açık uçlu sorularla yazılı yoklamalar yapılıyor zaten. Hani yazılı yoklamalarla üst düzey beceriler ölçülüyordu ya ölçün ölçebildiğiniz kadar. Esas olan yazılı yoklamalarmış. Yönetmelikte var, maddesi de var. Madde 45 2. bendi. “Sınavlar her alanın öğretim programlarında öngörülen ölçme ve değerlendirme ölçütlerine göre yapılır. Sınavların açık uçlu maddelerden oluşan yazılı yoklama şeklinde yapılması esastır. Ancak her dersin sınavlarından biri kısa cevaplı, doğru-yanlış, eşleştirmeli veya çoktan seçmeli testlerle de yapılabilir.”
- Müfredat meselesine gelince. Ben oğlumdan edindiğim tecrübeyi bilirim. Bu yıl oğlum ilkokul 2.sınıfta. İki gün önce matematik ödevini yaparken ben bunu biliyorum, 1.sınıfta öğrendik ya dedi. Yaptığı da iki basamaklı sayıda kaç onluk var kaç birlik var soruları. Bir lafı 40 kere söylemek nasıl ki insanı usandırırsa müfredatlarda gereğinden fazla (sözüm ona sarmal yapacağız diye) tekrara düşmek de öğrenciyi bıktırmaktadır. Bana öyle geliyor ki müfredattaki tekrarlar, bir lafı sanki 1 kere söyleyince yapmam 40 kere söylerseniz yaparım gibi bir davranışı pekiştiriyor.Oğlumun bir dahi olup olmadığını bilmiyorum ancak oğlumun kesinlikle aptal olmadığını biliyorum. Ve inanın ilkokul 2.sınıftaki çocuklar, geçen yıl gördükleri konuları bu yıl neden tekrar gördüklerini sorguluyorlar. Gereksiz ilaç kullanımı nasıl ki baş ağrısı yapıyor, gereksiz konu tekrarları da çocukların yeni bir şey öğrenme heveslerini söndürüyor. Bu da benim oğlumda gözlediğim durumdur.