A ltın ve gümüş sikkelerin birlikte kullanıldığı zamanlarda insanlar altın olanı saklamış, gümüş olanı harcamış. Neden? Çünkü insanların değerli olanı elde tutması, değersiz olanı ise elden çıkarması oldukça rasyonel bir davranış. İşte rasyonel olan bu davranışı, 16.yy’da İ ngiltere'de Kraliçe I. Elizabeth'in mali danışmanı olan Sir Thomas Gresham, “kötü para, iyi parayı kovar” ifadesiyle ekonomik bir yasaya dönüştürmüştür. Gresham yasası, yazılı (nominal) değerleri a ynı fakat külçe değerleri farklı iki paradan, külçe değeri yüksek olan paranın piyasadan (dolaşımdan) çekilmesidir. Nominal değer ve külçe değeri ne demektir? Örneğin bir madeni paranın üzerinde “5 TL” yazıyorsa bu onun nominal değeridir. Külçe değeri ise paranın yapıldığı metalin (altın, gümüş, bakır, nikel vs.) piyasa değeridir. Yani parayı eritip sadece metal olarak sattığınızda elde edeceğiniz değerdir. Örneğin elinizde iki adet 5 TL’lik madeni para var. Biri gümüşten, diğeri nikelden yapılmış olsun. İki...
Din.li-yorum 1.
Ramazan geldi, hoş geldi ve en çok da medyanın medyatik hekimlerine, ahçılarına, ilahi-rantçılarına hoş geldi. Ekranlarda seyrederiz
ve öğreniriz artık. Neyi mi?
Önce sabah kuşağında usta
ahçılardan iftara ne pişireceğimizi; öğle kuşağında hekimlerden akşam ilk ne
yenmesi gerektiğini ve akşam kuşağında dolayısıyla bu kadar çok yemenin ve
içmenin maneviyatını(!) ilahi-rantçılarımızdan öğrenmiş oluruz. Yoksa neyi
öğreniriz? Medyanın kadrolu hekimlerinden şunu yerseniz tok olursunuz, bunu
yerseniz susamazsınız tavsiyeleri ile aç kalmanın değil tok kalmanın tüyolarını
öğreniriz. Bir başka deyişle fırsatçılığı, kurnazlığı bir güzel pekiştiririz.
Lüks otellerde ağanın ve ağanın oğullarının, bir anda değil 'mübarek' günlerde,
açın halinden anlayıverdiklerine seviniriz. Medyamızın kadrolu
ilahi-rantçılarının, ellerini açarak ama kameraya bakıp "çok şükür"
demesinin ardından verilen çok kısa reklam arasında iç sesin "kanal,
TL'leri değil avroları, petro-dolarları hesabıma yatırıverirse 4 çekerim"
demesini duymayız. Çünkü duyarsak üzülürüz. İşte üzülmeyelim diye ilahi-rantçımız
'Allah ile kul' arasındadır deyiverir ve biz de inanır, bir oh çekeriz. O halde
hep beraber "âmin" diyelim.
Kilogram fiyatından
habersiz olan medyamızın kadrolu ahçısı, hurmalı tatlı tarifini verdiğinde
herkese değil, kimine/zengine afiyet olur. Şayet, hurmayı satın alamazsanız ya da hurmayı
alıp da tarife göre tatlıyı yapamazsanız size olacak olan afiyet olmayacağıdır. Eh buna da
şükür deyiverelim en iyisi. Sayılı gün çabuk geçerdi, yemeğimizi, tatlımızı
paylaşıyoruz. Nasıl olsa aç, açlığıyla; tok edepsizliğiyle oturuyordu her sofraya. Bir
ramazan daha, tıpkı önceki ramazanlar gibi, sadece sindirim sistemi faaliyetine indirgenmiş
olarak geliiiiip geçer.
TV'lerde her sene aynı hekimleri,
ilahi-rançıları, ahçıları izleyen âlemimiz ne kadar büyük değil mi? Uzman hekimlerle, usta ahçılarla, üstelik akademik
ilahi-rantçılarla (kirli) bilgi yüklü programları, uzaktan eğitim misali, uzaktan seyreyleyenlere diploma da
verilmediğine göre tüh bu sene de zamanımızı çar çur ettik, diyebiliriz. Tv'lerin
aşırı doz ve pozdaki ramazan programlarını yutamıyorum. Tutamıyorum artık. Kapatalım şu Tv'leri...
Başkasının midesi ve iradesiyle düşünmek yerine az biraz kendi aklımızla salt düşünelim istiyorum.
Din.li-yorum 2.
Ramazan ayının her yıl gezinmesinin
nedeni bilimin, içinde yaşadığımız çağdan koparılması olabilir mi? Mısırlardan Sümerlere; Sümerlerden Papa 12. Gregor'a... Düşün! Takvim dediğimiz insan
aklının icadı değil midir? İnsanların ay, yıl, gün hesabı şaşabilir,
düzeltilir, değişebilir. Tarihe dönüp bir bakın. Bugünün bilgisinde, ortak
olarak kullanılan bir zaman birimi varken neden Ramazan ibadeti, hicri
takvime göre belirleniyor? Ramazan ayını hicri, imsak ve iftar vaktini miladi yaşıyoruz. Niye? O halde akıl ne içindir, kimin içindir? Şimdi biz doğum
günümüzü kutlarken, işe giriş tarihimizi beyan ederken, emekli veya mezun olacağımız günleri hayal ederken niçin miladi takvimi kullanıyoruz da hicri takvimi kullanmıyoruz? Söyler
misiniz bana, akıllı telefonlarımızdan planlama yaparken, hatırlatıcı ayarlarken hangi
takvimi kullanıyoruz? Hicri takvimi mi? Yer merkezli evren modeli
değişti. Artık aklımız güneş merkezli evren modeli diyorken bugün
Ramazan gibi dini ibadetleri hicri takvime göre planlayıp kalan
günleri miladi takvime göre yaşamak tutarsızlık değil midir? Bu çağın bilgisi miladi takvim ise miladi takvim içinde
yaşayan insanların hicri takvimde işi ne?
Ramazan ayının gecelerinde bizim mahallenin davulcusu, arabasına
taktırdığı hoparlörden "gümbede gümbede güm güm, gümbede gümbede
güm güm" çaldırıyor. 30 gece aynı durum baki. Davul yok, davulu çalan
yok, davulun çaldığı yok. Arabanın hoparlöründen yükselen bir ses kaydı sadece. Davulcu davul çalmıyor, arabasına binip mazot yakıyor. Ne için?
Hangi mânâ için? Bahşiş için mi? Para için mi? Bunun adı ramazan geleneği
midir? Bunun adı ne ramazan geleneğidir ne de ramazan davulcusu olmaktır? Kurnazlığın
adı gelenek olamaz. Ne var ki, kurnazlığın adı ibadet olabiliyor… Güncellenemiyoruz. Telefonunuzun modelini, kullandığınız bilgisayarın yazılımını, bindiğiniz arabanın teknolojisini güncellerken (update) ve hatta yükseltirken (upgrade) niçin kalıp düşüncelerimizi hâlâ sorgulamıyoruz?
Ramazan ayı, oldu sana
bana kapitalizmin sermaye avı.
Ramazan ayı, ithal edilen
hurmaların tüketim ayı.
Ramazan ayı, medyanın
kadrolu hekim, ahçı ve ilahi-rantçılarının kazanç ayı...
